Hele bir kendi içinde otur
Ne kadar eşyanın eksik olduğunu görürsün...
Balkonuma nar çiçekleri düştüğü zaman vazgeçtim seni sevmekten.
Hep bir aldatilmisligin içindeymişim meğer.
Senelerce dağ gibi bir yalanı yaşamışım.
Küçükken tuzlanan bebeklerden değildi
Zeytinyağına yatırmışlar Onu.
Ondandır kırkımdan sonra bilmem sarının hangi tonuna boyadı ömrümü.
İki bin yirminin en uzun gündüzü olsun bugün
Ki geç başlasın pazar sorgusu
Kürtçe çayımı içerken
Makamına uygun okunsun mezmurlar
Ve sevdiğlime ne yapıyorsun diye sorsunlar
Ölünün ardından tutulan yastayım.
Kaç sela daha işitecek kaç defa o makamda hüzünleneceğim
Penceremi her açışta siyah giyen insanları görüyorum
İnşaatı tamamlanmamış camiden bile saba makamını duyuyorum
Mevtayı taşıyan erkekler şimdi nerdeler?
Rüzgarlı havalarda etekleri açılmasın diye eteklerini tutan kadınlar nerede?
Sirtima horguc
Boynuma kement
Birakin kopsun kiyamet
Kalbime ket
Omrume set
Birakin kopsun kiyamet
Ne kadim bir sevgiydi senin ki
Bogazima kadar batmisken mile
Yusufcugun alnıma degmesindeki umut gibiydi
Vız geliyordu hayatta ıskaladiklarim
Sen de damarlarımdaki serum
Ben diyeyim mülteci kampında yayılan hastalık
Bende kahve sende anason kokusu
Sandaletlerim var diye senin ayakkabılarını giyip yağmura bırakmıştık kendimizi
Ama hep eksik bir şey vardı gecede
Her gece gördüğüm düşler
Uyanıkken yaşadığım kabuslar yetmezmiş gibi
Uykuda da karabasandı hayat.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!