Bu sabah ne çöp kamyonlarının öfkeli homurtuları var,
Ne sabırsız bedenlerin arabayla yüksek perdeli korna dilinden muhabbetleri var,
Ne de sütçünün ve simitçinin
Uyku bölen bağırışları var.
Üstelik ortalıkta
Ekmeğe olta atmaya çalışan
Gece dökülünce şehre
Yayılır her sokağa ahraz bir karanlık
Sen uyursun kirpiklerinde tel tel
kırlangıç kanatlarıyla
Bir de şehir uyur ağır bir kış uykusuyla.
İşte o an başlar bizim yolculuğumuz
Savrulup giden bahar!
Susamışa su,
Acıkmışa ekmek,
Tutulmuşa gün götür benden.
Savrulup giden bahar!
Bir sebebi olmalı insanın umuda yelken açması için.
Bir umudu olması gerekir insanın sevgiye yol alması için.
Bir sevgisi olmalı insanın sonu mutluluğa ulaşması için.
Bir mutluluğu olması gerekir insanın hayata anlam katması için.
Bir anlamı olması gerekir insanın yaşamına değer katması için
Ve bir yaşamı olmalı insanın düşlerinin gerçekliğine tanıklık etmesi için
Sen yokken,
Şehre bir gece yağdı aniden
En zifiri,
En lâl karanlıkların dilinden...
Karanlıktan korkan bir çocuk gibi
İlk kez irkildim
Acaba kaç milyon kez bakmışımdır resimlerine?
Resimlerden akıp gitmiştir bakışlarım öteye
Bakmış ve öylece kalmıştır gözlerim bir resmine
Bir hız trenine bakan bir çocuğun hayran bakışlarında,
Kavuşmaya yol gözleyen bir yaşlının özleminde
gezinmiştir bakışlarım gözlerinde
Sen de bir yer düşün;
Sürgünlerden dönüşlere sıla olup
Ömürlük kalışlara memleket olan.
Kederin siyahlaşan ayak izlerinin
silindiği sokaklarında
Yalnızca mutluluğa vitrin açan...
Yüzümde derin çizgiler.
Yeryüzünün sert ve ihtiyari yüzünü
kesip giden derin vadiler
siluetindeki çizgiler.
Derinlerinde çiğ kalmış günlerin imzası
Çoğu senden ,azı zamandan kalma çizgiler.
Sanki hiç yaşamadım
senden öncesi!
Gözlerim asumanın
maviliğine,
Gün batımının
kızıllığına hiç dokunmamıştı.
Yokluğuna seni ısmarlasam
Çıkıp gelsen imkansızlığın içinden,
Bir sonsuzluk olsa bu gelişin.
Dağıtsan sana dair tüm yalnızlığımı.
Bir daha gitmesen,
Gitmenin tüm kapılarını mühürlese parmak uçların.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!