Kendimi rüyada gibi gördüm
Baktığım suların şavkında
Kırık dökük yaşadığım ömrüm
Durulmadan bitecek zamanla
Kendimle barışık yaşıyorum
Erdemle dalga geçen dünyada.
Bizim kanunlara ihtiyacımız yok
Bizim muhteşem kanunimiz var!
Küresel dünyada majesteler çok
Onlara bağlı ünüversiteler okullar.
Semboliktir rektörler ve dekanlar
Doktorun varlık nedeni hastalıklar
Kim karşı gelebilir varlık sebebine?
Ortamı uygunsa güçlenir mikroplar
Kökü kurutulmaz, ilaç vermekle.
Paylaşım üzerine kurulmuş sistem
Halkların varlığını tanımak suç
Var olan halklardan kurtulmak için
Soykırım ve tehcir suç değil…
İçine edeyim ben böyle adaletin…
*
Bir hayal uğruna ya rab ne ülkeler batıyor
Dünyayı kuşatan sonsuz karayollarına veya demiryollarına baktığımızda, Biz o sonsuz gerçeği sekiz on kilometre sonra bir nokta olarak görmeye başlarız…
Denizi görmeyen birisi, ilk gördüğünde karşıdaki yakada dağları, binaları da görebileceğini hayal eder, ama silik bir maviden başka bir şey göremez…
Çocukluğumuzda ufuk çizgisini dünyanın sınırı olarak tahmin ederdik ama öyle olmadığını nice sonra öğrendik…
Ayın veya gökkuşağının altından geçmek için arkadaşlar arasında iddia edip koşturduğumuz ve kan ter içinde kaldığımız az mı?
İşte bunlar göreceli olarak tanıdığımız dünyayla ilgili… Görsellikle bilimsellik arasındaki yaşadığımız aldanışlarımız…
Görselliklerin aldatıcı güzellikleriyle avlanmaya hazır yaratıklarız…
Çukuru tepeye borçluyuz, çukur olmadan tepe, tepe olmadan çukur olmaz. Geceyi gündüze borçluyuz, gece olmadan gündüz, gündüz olmadan gece olmaz. Beyazı siyaha borçluyuz, siyah olmadan beyaz, beyaz olmadan siyah olmaz. Velhasıl her şeyi kendi zıttına borçluyuz. Zıttı olmayan hiç bir şey olmaz.
Varlıkları var eden karşıtlarıdır.
Var olan her şeyi yokluğa borçluyuz. Yok olan her şeyi tarif etmek, tanımlamak imkansız. Evren var olduğuna göre, öyle büyük bir yokluğa borçluyuz ki evrenin varlığını, tarifi imkansız, tanımı imansız bir yokluk. Yokluğun yalnız adını koyabildik. Tanrı. Tanrı yok olduğu için; Evren var, biz varız. Varlığımızı o yokluğa borçluyuz. O yok olmasaydı biz yok olurduk. Yoklarımızı gidermek için, yokluğa açtık avuçlarımızı, Yokluğunla bin yaşa Tanrım.
Başımı avuçlarımın arasına almış düşünüyorum. Düşünmek yetmiyor, insanın da görmesi gerekiyor düşüncelerinin zenginleşmesi için. Hayatın karmaşası içinde, sorunlara doğru çözüm bulabilmenin, ne kadar çok şey görmesi gerektiği, ne kadar çok istihbarata ihtiyacı olduğu çok açık…
Brett’in, parti şiiri geliyor aklıma, oradaki binlerce göz… Yine düşünüyorum. Brett, Bret olduğu için şiirini asıyoruz, okutmak istiyoruz. Okuyoruz da… Ama Bret’i gerçekten anlayabiliyoruz mu? Yoksa şiirin içindeki gözlerin içine yapmak mı istiyoruz?
Çocukluğumuzda, kışın soba başında en güzel eğlencemiz kedilerimizdi. Bir yün parçasını, bir yumağı önünde dolaştırırdır. Bütün gün tembel tembel yatan kedimiz kalkar başlardı onunla oynamaya, bizde mutlu olurduk…
Hırsız eve girmek için kapıdaki bekçi köpeğine bir kemik atar, o, oyalanırken hırsız işini bitirir.
Bir referandum geldi gündeme binlerce göz tek tek ona kilitlendi. Medya şimdilerde Pavlow’un rolünü oynuyor. Zaman zaman kamuoyuna bir gündem sürüyor, bütün gözler,kulaklar oraya dönüyor.
‘Kitabı Mukaddese’ye inananlardan farkımız ne? Herkesin kendine göre bir kitabı var. O kitaptakileri doğrulamak için araştırma yapıyor. Bu nedenle de sınıf mücadelesi tarihimizde
Çalgıcı takımına hayranlığımızdan
Düdükle yatıp kalkmaya alıştığımızdan
Düdükler ve düdükçülerle haşir neşir oluyoruz
Yatıp kalkmak gibi her halimiz…
Düdükçümüzü ‘kendimiz’ seçiyoruz.
Ne kadar da çok oluyor düdük adayları
Mum gibi, göremez olduk yakın komşuları,
AKP’nin ABD’den başka komşusu var mı?
Görmemiş, kendinden ibaret sanır vatanı
Komşulardan ötede her bir aile efradı…
‘’sıfır sorun! ’’ bölgede canlıları sıfırlamak mı?
Kurt saldırıya hazırlanınca,
İki düşman, bilim, ve cehalet…
Yoksulları, işçileri zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi yoktur’’ işte onun için ellerindeki tek şeyi de kaybetmek istemezler…
Cahillerin cehaletlerinden başka kaybedecekleri bir şeyleri yoktur. Bu yoklukları sayesinde karın tokluğuna da olsa çalıştırılırlar. Savaşlarda ölüme sürülürler. Edinebilecekleri en ucuz silah bilimdir. Barış istedikleri için bilgi silahını ellerine almazlar. İşte o cehaletlerine sımsıkı sarılırlar ve okumazlar.
Cahilliğe karşı zafer kazanmak için; okuyanlar tıkanır hapishanelere, neden diye sorulmaz. Çünkü bilgi silahına sarılmışlardır. Bilmezler ki bunun da ağır cezaları vardır. Ama orada da en yakın dostları kitaplardır. Yalnızlığı yenmek için de o kitaplar koşar yardımına… Tabi içeri sokulabiliyorsa…
Sevdiğimiz bir abimiz kendisi. Bir grupta yayınladığı şiiriyle tanıdım kendisini. Mizahı kullanır şiirlerinde, bununla birlikte duygusal şiirleri de yok değildir. Popüler şiirleri de var, güzel tabi. Ayriyeten grup da kurdu sağolsun, ne de olsa mizah seviyoruz.