İdeal devleti, ‘liberal devletle’ karıştıran işgüzarların
..kini tutmaktan işini tutmaya fırsat bulamayan bayların
Organlar arası seçimde, soğuk darbe ile müdür olanların
Örgüde ve dedikoduda, birinciliğe hazırlanan bayanların
İspat edilemeyenlerin, ispat edilmemesinde ustalaşanların
+
On üç yaşında on üç kurşun sıktık diye
Altmış kurşun sıkacak değiliz ya
Altmış yaşındaki adama
Evelallah hesap kitap biliyoruz…
Aslında yetiyor bir kurşun adam olana
Biz de devleti düşünüyoruz…
Daha İstanbul’a girerken
Kuzular arasında sığırtmaç gibi,
Binalar arasından sivrilmiş,
Zenginler cumhuriyeti.
Biz, buradayız, diyor...
İnsanlara tepeden bakıyor.
İnsanın isteği biter mi?
İş derdi yok, aş derdi yok,
Güvenli eğitim ve sağlık sistemi
İnsanın istemi sonsuz değil mi?
Çıldırtıyor insanı ekranın albenisi
‘’uzaktan gür çıkarmış davulun sesi’’
Bizde partiler
verimli topraklar gibi
başlarında derebeyleri.
ellerinde kılıç, dikilirler.
çoğunun kirli elleri.
Tarih boyunca silahıyla efendilik yapmış bir toplum silahsız kalınca kendini diğerleri karşısında donu düşmüş gibi görmeye başlar… Bu komik durumdan kurtulmak için şaşkınlıkla ne söylediğini bilemez…
Değişen dünya şartlarına uyum sağlamakta zorlanır, şiddet aklın olmadığı yerde hüküm sürdüğüne göre, aklını kullanamayınca çenesine kuvvet…
İşi olmayana, gücü olmayana, sicilli olana, sivilli, sinirli ve sivilceli olana devlet iş vermez… Af maf hiç kimseyi damgalarından kurtaramaz… itibarı sıfırlananın iş bulma şansı kalmamıştır…
Bu tür vatandaşların her işe başlarken besmele çekildiği gibi, her nereye gitseler orada ilk önce ne kadar itibar sahibi, ne kadar önemli kişi olduğunu ilk baştan kafalara sokması gerekiyor… Bunun için ömründe ve özellikle çocukluğunda söylenen güzel sözleri, kendisi için düzülen övgüleri sıralama ihtiyacını hisseder… Çünkü onun bildiği o kadardır… Bu da yetmez, yedi sülalesinde, mal mülk sahibi, sevilen veya sevilmeyen ne kadar tanınmış, ünlü ve ünsüz insanlar varsa, hepsiyle olan ilişkilerini sıralar durur… Aşağıdan uçmak ona göre değildir. Çünkü zaten hep aşağılarda yaşadığı için oraların havası onu kirletmiştir… Kendine göre yukarı sayılan seviyelerde dolaşır durur…
Hipokrat yemini
'Tıp fakültesinden aldığım bu diplomanın bana kazandırdığı statü, hak ve yetkileri kötüye kullanmayacağıma, hayatımı insanlık hizmetlerine adayacağıma,hastalarımı memnun edeceğime, insan hayatına mutlak surette saygı göstereceğime,mesleğim dolayısıyla öğrendiğim küçük sırları saklayacağıma, hocalarıma ve meslektaşlarıma saygı ve sevgi göstereceğime dil, din, milliyet, cinsiyet, takım, ırk ve parti farklarının görevimle vicdanım arasına girmesine izin vermeyeceğime, mesleğimi dürüstlükle ve onurla yapacağıma namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.'
Beyaz gömlekli kıç-silgeç geldi
Elleri beyaz gömleğinin cebinde bakıyordu
Morarmış et yığını tortop vaziyette
Hrant Dink, bir sabır taşı
Öfkelenmeyen bir kardeşlik ustası
Yavaş yavaş çalışan
Her taşı yerine okşayarak koyan
Bir minare ustası…
Bir gün gül suyu içerlerken
İmam-ı Azam ile bir müridi
Mürid soruyu sordu aklına gelen
Neden saklıyoruz?
Yüzyıllardır, bu sakalı şerif-i
Ormanda ağacı odundan,
Her uzun saçlıyı kadından,
Sivilliği sivil kıyafetten ibaret gören düşünceler
Özneyi görmeyen, görmek istemeyen gözler
Zekayı bir kamyon karpuz gibi seçenler
İçinin değerine, güzelliğine bakmadan
Sevdiğimiz bir abimiz kendisi. Bir grupta yayınladığı şiiriyle tanıdım kendisini. Mizahı kullanır şiirlerinde, bununla birlikte duygusal şiirleri de yok değildir. Popüler şiirleri de var, güzel tabi. Ayriyeten grup da kurdu sağolsun, ne de olsa mizah seviyoruz.