Kitap Yayınevinden çıkan, Hayallerdeki ‘’Türk’’ başlıklı, Bozidar Jezernik’in editörlüğünü yaptığı kitaptan ‘’Muhteşem’’ geçmişimizle ilgili kısa alıntılar…
Şiddet çok yararlı bir fetih vasıtası ve Osmanlı İmparatorluğunun genişleme politikasının başarılı bir bileşeniydi. Düşmanı şoke uğratmak, rakiplerin psikolojisini olumsuz yönde etkilemek bu politikanın başlıca hedefleriydi. Bu imgenin ilk meyveleri, çok sayıda hisar ile kalenin (anlaşma = korku) yoluyla Osmanlıların eline geçmesiydi.
Osmanlı orduları muharebe alanına doğru yol alırken, bu mustahkem mevkilerin koruyucularının çoğunluğu anahtarlarını teslim etmek üzere padişahın huzuruna çıkıyordu.
Osmanlılar şiddeti görselleştirerek bu psikolojik etkiyi daha da kalıcı kılma noktasında büyük bir beceri göstermişlerdi.
Mohaç Muharebesinden (1526) sonra Sultan Süleyman’ın otağı önünde, aralarında 8 Macar papazı ile seçkin komutanların bulunduğu 200 kesik kelleyle meydana getirilen tepe, Moğalların arkada bırakmayı adet edindikleri kafatası tepelerini hatırlatan bir sahnedir.
Macaristan’ın 1541’de nihai fethinin ardından, geri geri çekilen Habsburg ordusunun Osmanlıların eline düşen askerlerinin başları kesilmiş ve kelleleri Tuna’ya atılmıştı. Böylelikle, bu başlar geçtikleri her yerde Osmanlıların zaferinin habercisi olacaktı.
Söz yetmeyince…
Yürek yetmeyince
Yasalar yetmeyince…
... Ya da, yetse de bizim istediğimiz gibi gitmeyince sonuca…
Allah’a bıraktığımız gibi her işi
Bırakalım şimdi de vicdana…
Avrupa’da çok mutluydu boşbakan
Hem duyguları sömürdü Dünya’da
Hem ekonomik rant sağladı yardımlardan
Şimdi can verecek, kaç şeritli karayoluna
Bir de hafızaları uzaklaştırdı doğudan…
Yaşarken bir sazı vardı
Her teli ayrı bir halktı
Sevmedi düşmanlarını
Halkıyla iyice kaynaştı
Kenelerle arayı açtı.
Hiç bağlarlanır mı köpek kapıya?
Ev sahibinden hırlı olmazsa
Şu paraya secde edenler
Yatırım yapmaz boşa…
Biz varız ilk başta
Orta doğuya
Kim demiş bu hükümet ‘sanata karşı’ diye? Oyun içinde oyunla çıkıyor sahneye, hem öyle yetenekli ki oyuncular. Belden aşağısı gözükürken perdede, belden üstü derinlere dalmış, maden peşinde…
Evelallah Ortadoğu’yu parmağında oynatacak bir hükümetimiz var. Parmağı o derece radikal ki, yerinde tutmakta zorlanıyorlar. Parmak deyince parmak çocuk aklınıza gelmesin, dev bir parmak… O dev parmak, Ortadoğu’ya uzanabilmek için, ayağına takılan uzun bacalı fabrikaları temizledi… Dağları düzledi, ormanları tırpanladı, ayaklara takılabilecek köyleri sildi, orman olmayınca hayvanların da olamayacağını söylemeye lüzum yok. Velhasıl ne toprağın üstünde ne de altında sivri bir şey bırakmadılar…
Ama damarlarında kan kaynayan ve bu kanın kaynaması için, iyi beslenen bakanlarımız vekillerimiz bürokratlarımız ve onların uzantıları, haram yemeyi sevmedikleri için, yediklerinin karşılığını ödemek istiyorlar ve yerlerinde duramıyorlar.
Hani bilirsiniz askerde askeri zaptetmek için bir malzemenin yeri sık sık değiştirilir ya… Böylece fazla enerji boşaltılır ve asker sakinleşir. İşte bu güçlü ve azgın hükümet de otokontrol uygulayarak kendi fazla enerjisini boşaltıyor. Devletin bekçisi olmak mahallenin bekçisi olmaya benzer ama, mahalle bekçisinden daha fazla da gayret ister.
Biz de,’ türüt mantarı’ arayan İsviçre Toprak zenginleri gibi, derin devleti ararken domuzları kılavuz aldığımız için, domuzlarımız derinlerde Zonguldak maden işçilerini buldular ve derin devletin nefesini kesmek için madenleri kapattılar. Şimdi Zonguldak’ın ciğerleri temizlendi. Damarları açıldı…
Diyeceksiniz ki derin devletten kurtulduk mu?
Unutulmuş, unutturulmuş, sayılara dökülmüş, varlığı yokluğu tartışılan insanlar…
Sırf hükümeti zor durumda bırakmak için, F16’ların bomba atacağı noktalarda dolaşıyorlar.
Sırf hükümeti zor durumda bırakmak için intihar ediyorlar. Özür nedir onu bile bilmiyorlar.
Bunlar ilk defa olan şeyler mi? Neden yaygara yapıyorlar? İşte kefen paralarını da aldılar…
Hala niye alışamadınız bunlara? Bunlar ülkemizde rutin olaylar. Niye abartıp duruyorsunuz?
Bu insanlar siyaset için değil, terörü körüklemek için meclisi ve sokağı kullanıyorlar…
Evren gerçek, resimler gölge
Evren acıları yaratır, resimler yansıtır
Picasso emsal olamaz Evren’e
Biri yaratır, diğeri yansıtır.
Biri ‘’tanrı’’, diğeri sanatçı
İnsanlar insanlara yabancılaşıyor
Konuşturmak için soru gerekiyor
Soru sormak için de bilgi gerekiyor
‘’Çok şükür! ’’ Bilgiye merak yok
Ve ağızları açılmıyor…
Yeni tanıştığımız internetli
pembe mesaj atmış bana
Ortak yönlerimiz elverişli
Seninle mutlu olmaya…
Tüy gibi yumuşacık sözler
Sevdiğimiz bir abimiz kendisi. Bir grupta yayınladığı şiiriyle tanıdım kendisini. Mizahı kullanır şiirlerinde, bununla birlikte duygusal şiirleri de yok değildir. Popüler şiirleri de var, güzel tabi. Ayriyeten grup da kurdu sağolsun, ne de olsa mizah seviyoruz.