Dürüst insanların gizlisi saklısı olmaz!
Dürüstlerin günah çıkarmasına gerek da kalmaz
Yamyamlar ise dürüstlerle anlaşamaz
Ahlaksızların işi, gizli yalan ve dolan
Yürüyebilmek için pürüzsüz yoldan
Hırsız şahit ister mi çaldığı yerde?
İnanç, yani ezbere dayanan bilgi, mutlak olarak kabul edilen bilgi, doldurma bilgi, potansiyel gelişmeye katkısı olmayan bilgi, yani paket gıdalar gibi, insanın kendi emeği, kendi çabası olmayan bilgi, insanı hazırcılığa alıştıran, yani insanı robotlaştıran bilgi…
Bir gün insan tam bir robot haline geldiğinde, Tanrı’ya ihtiyaç kalmayacak… Robotların Tanrı’ya ihtiyacı olur mu? O zaman tanrı da ölmüş olacak. Öyle ya, tanrının damarlarında dolaşan alyuvarlar akyuvarlar bu insanlar olduğuna göre; insanlar robotlaşınca o canlılık da yok olacak, alyuvarlar akyuvarlar yok olunca, onların dolaştığı damarlar kuruyuncak, Tanrı da ölecektir. İşte o zaman bu yöneticilerin hali ne olur merak ediyorum.
Acaba yaptıkları robotlara ruh verebilecekler mi? Kendi ruhlarını satanlar robotlara ruh verir mi? Kendi yapıları olan robotlara ruh verirlerse kendilerinden üstün rabotların karşısında ne hale düşerler? İnsanları korkuttukları için isyan edemiyorlar, acaba robotlar da korkacak mı? Robotlar korkmazsa onların isyanını nasıl bastıracaklar? Bu günlerde işi gücü bıraktım bu egemen güçlerin gelecekte başlarına gelebilecek tehlikeleri düşünmeye başladım. Onlara acıyorum. Ben bir tek şu önümdeki ilkel bilgisayara söz geçiremiyorum. Onlar ilerde daha da gelişmiş binlerce yüzbinlerce robota nasın söz geçirecekler… Daha şimdiden bankalarda, bilgisayarlar iş yavaşlatınca, millet sıkıntıdan kafayı oynatacak… Egemen güçler ilerde kafayı oynatmadan yapabilecekler mi? Yoksa çözüm için o yöneticiler gelecekte hiç mi kafası olmayanlardan seçilecek? Bütün bunlar geleceğin önemli sorunları…
İşin kötüsü bir de Tanrısız ne olacak? Ahlak iyice bozulacak da bütün robotlar sokak ortasında birbirinin üstüne mi çıkacak, her robot her istediği mağazaya girip istediğini alıp götürecek mi? Robotlardan kan akmayacağına göre, birbirini öldürdüklerinde kefaret yerine geçecek mi?
Yoksa bütün bunları düşünüp bir gün yeniden, düşündürücü, araştırıcı, yaratıcı eğitim sistemlerine dönüş olacak mı? İnsan yeniden ön plana çıkacak ve kendini kabe yapacak mı? Her şeyde egoist olan insan neden kendine inanmaya gelince o egosu uçup gidiyor? Kendinden başka yaratıcı, kendinden başka yönetici arıyor? Bu sorular çözülecek mi, yoksa daha asırlarca bulmaca olarak kalacak mı?
Sonuç
Güçlüler ve güçsüzler arasındaki kırılma noktaları
İnsanlık tarihi mücadeleler tarihi sömürenler ve sömürülenlerin mücadelesinden başka bir şey değil… İlk çağlardan beri bu böyle… Medenileşmeyle hiçbir şey değişmedi mi? Elbette değişti… İnsanların çiğ et çiğ ot yemekten, onları pişirerek yemeyi öğrendiği gibi, iktidar mücadeleleri şekil değiştirdi ama aslında özünde bir değişiklik olmadı. Yine insanın içindeki iktidar olma hırsı ve azmi, aynen devam ediyor. İskender’den, Timur’dan ne farkı var şimdi ABD’nin 100 yılda yüzden fazla savaş çıkarıp milyonlarca insanın ölümüne sebep olan hırsı aynı hırs değil mi? İnsanlıktan yana değişen ne var?
Dünyanın güzelliklerini sadece kendileri için yaratıldığını düşünen ve kendilerinden başkalarını yok saymaya, yok etmeye yönelik mücadelelerden başka ne var?
O zamanlar ok ve kılıç vardı. Bu gün modern silahlar, gaz bombaları, uzaktan gözetleme cihazları, sinsice, haince öldürme planları…
Artık silaha yatırılan paranın insanlara yatırıldığı takdirde aç insan kalmayacağı bilindiği apaçık olduğu ve çok iyi bilindiği halde, silaha bu kadar yatırım yapmaları niye?
Dünya tüm canlılar için… Tanrı yaratmışsa, saygılı olunmalı tanrının yarattığına… Doğanın bir parçasıysa canlılar, saygı duymalı birbirine parçalar…
Söz konusu insan olunca, saygılı olmalı insan insana… Elde edilen sonuç bu insanlık tarihi boyunca… Saygı görmek isteyen saygılı olmayı bilmeli… karşılıklı ve eşit olmalı insan ilişkileri…
Yüzyıllarca mücadeleler sonucu insan hayvanlıktan barbarlığa, barbarlıktan insanlığa ve medeniyete mücadelelerle geçebilme çabasında… Alınan yol küçümsenemeyecek boyutta… Ama hala büyük engeller var arada…
‘’Hedefi belli olmayan gemiye hiçbir rüzgardan hayır gelmez! ’’ demişler.
İnsanlığın hedefi ne? Hepimiz mutlu yaşamak istiyoruz, mutlu olmak için mücadele ediyoruz.
İşte bütün mesele bu mutluluğa giden yolda… Daha çok mutluluk arayışında… Egolarda…
Ana muhalefet yaptılar çakaralmazı
Başbakan’ın, Kılıçtaraoğlu gibi silahı var
Sevmediği darbecilerden aldığı bir kalkanı
Kuşyemi gibi ufa lanmış solcular
Bu kadar yeşil ve gür otlağı
Ne güzel paylaşıyorlar.
satılanlar yetmemiş niyete
dünya dertop küreselleşince
aileden sayacaklarmış bizi de
şu yüz karası dış borçlarımızdan
kurtulmakmış hükümetimizin ilk işi
onlar bizi gül gibi koklayacaklarından
Siz bizi seçtinizse
Bizim de bütün yaptıklarımız size…
Evet,
Adım başı rastlarsınız askeri üslere
Adım başı rastlanır yabacı sitelere
Hayat öyle sıkı ve acı ki,
Önlenemiyor intihar düşüncesi,
Ölüm değil korkutan,
Öbür taraf daha geniş değil ki
Belli,
Aratacak gelecek geçmişi…
Boş durmayı hiç sevmiyorum
Emekliliğimde de
Sıkıntıların seyir defterini tutuyorum
Anlıyorum ki dikkatle izleyince
Sıkıntılar hiç bitmiyor şekil değiştiriyor
Değişiklik bu nede olsa,
Vay be!
Şiirinde cinsiyeti varmış,
Şaire de bulaşıyormuş şiirlerden
Çok şükür bunu da öğrendik
‘’Şaire’’ hanımefendiden.
Sevdiğimiz bir abimiz kendisi. Bir grupta yayınladığı şiiriyle tanıdım kendisini. Mizahı kullanır şiirlerinde, bununla birlikte duygusal şiirleri de yok değildir. Popüler şiirleri de var, güzel tabi. Ayriyeten grup da kurdu sağolsun, ne de olsa mizah seviyoruz.