Herkesin kendini
kurtarmaya çalıştığı çağda
o kurtarmaya çalışırdı herkesi
Bu yüzden de çok sevilirdi.
Her işte büyük oynuyordu
Her yerde hiyerarşi
Dar yollardaki
Araç trafiği gibi
Öndeki izin vermeyince
Geçemez arkadaki…
Ayakkabıya ihtiyacım vardı dün ayakkabıcıya gittim tabanında 42 yazan bir çift ayakkabıyı alıp geldim. Hiç aklıma gelmemişti kalıpların firmalara göre farklı olabileceği… Eve geldim bu gün dışarıo çıkarken yeni ayakkabıları giymek istedim olmadı, ayaklarım içine bile girmedi sanki 39-40 numaraydı ayakkabılar, gittim iki numara büyük ayakkabı aldım aynı yerden…
Bütün üreticilerde ayakkabı kalıbı aynı olmayınca yaşanacak bu sıkıntılarda olduğu gibi.. Hem küreselleşmeden bahsedip hem de her ülkede ayrı yasaları uygulamak da aynı sıkıntılara sebep olmakta…
Ayakkabıcıların kendi mallarını satmak için kendilerine has kalıplar edindikleri gibi, sözde küreselleşen dünyada, ezen ve ezilenlere göre de iki ayrı standar uygulamaya konulunca buna benzer sıkıntılardan kurtulmak mümkün değil…
Küresleleşme kaosundan kaynaklanan belirsizliklerden, bencil bir toplumun bireyleri ve kurumları, kendi çıkarlarına göre hareket ediyorlar… İşlerine geldiği yerde uluslar arası yasalar rahatlıkla uygulanırken işlerine gelmeyen yerlerde kendi ulusal yasalarını kullanıyorlar… Bergamada uluslar arası yasalara uyarken, İnsan haklarına gelince ulusal yasaların uygulanması gibi…
Bu nedenle AİHM’lerinde defalaca cezaya çarptırılan bir ülke olma rekoru kırarak ve o cezaları da uygulamayarak, insan haklarını çiğnemede kendimizi kahraman ilan ederek ‘’ilerliyoruz.’’
Yeni Anayasa yapma çalışmaları mı diyelim, yeni Anayasa yapıyoruz diye uyutma çacaları mı diyelim, denizaltı ilerlemesi, gibi sessizce ve derinden çalışmalar yürütülüyor. Yürütülüyor ama diğer taraftan da ısrarla ‘’Tek dil tek din, tek bayrak, tek inanç’’ kalıbıyla davranmaya devam et…
Hitler, ‘’bir yalan ne kadar yüksek sesle söylenirse, o kadar gerçektir’’ demiş…
Evet 14 nisan Tandoğan mitingine katılım sayısı ne olursa olsun, Ecevit’i başbakan yapan, seçimler gibi sürpriz oldu. Son yıllarda böyle bir kalabalık kitle gösterisini unutanlar şaşırdı. Oysa yarı resmi
kurumların desteğinde, otobüs bedava, nereden kaynaklandığı belli olmayan miting masrafları da
göz önünde bulunulursa, bu kalabalık gücünü yoksul halktan almıyor. Ama mitingin, yüzbinlerce katılımcıyı bir araya getirip, Ankara’nın göbeğinde, en güçlü sesi çıkarması, gözleri yaşartmayı başarmıştır.
Bu göz yaşları, İncirlikten kalkan ve Irak’ı vuran Amerikan uçaklarını cam ekranlarda izlerken de
aktı. Kederden mi sevinçten mi onu o zaman ayırmak mümkün değildi. O savaşa karşı olanlar bile, o
Gülsüz diken olmaz diye
Dikenlerini çıkarıp geldi
Dikenler çıkınca zirveye
Önünde başlar eğiliverdi.
Gücün gölgesinde insanlar
Biri ötekine ‘’ikiyüzlü’’ dedi
Öteki itiraz edecekti ki
Birdenbire irkildi
Gözlerinin önüne, yarım başı geldi
Marşa basılmış motor gibi titredi
‘’İkiye bölünmektense,
Ah şu İzmirli yaşlıların dişleri
Öyle sivri, öyle parçalayıcı ki
Lime lime etmişler Belediyeyi
İzmir’e seferber olmuş Ankara
Bekçi Murtaza aç kalmasın diye
Fedakarlık düşmüş yaşlılara…
Aşk olsun! Beyler, aşk olsun,
‘’Demokraside çare tükenmez.’’
IMF’nin kabul edeceği rakamlar,
Ama bizim dediğimiz olsun.
Aşk olsun! Beyler aşk olsun!
İnsanoğlu celladına aşıktır,
-En çok korktuğuna sarılır-
En tehlikeli şeydir boşluklar,
Tanrı da boşluklara sığınır.
Büyüklüğün ölçüsü mantıktır
Büyükler çeker mi
Büyüklük özlemini?
Bu nasıl bir psikoloji?
‘Güneş dil’ öteler diğerini
Büyüklük hacimde mi?
Güneş zayıfları öteler mi?
Sevdiğimiz bir abimiz kendisi. Bir grupta yayınladığı şiiriyle tanıdım kendisini. Mizahı kullanır şiirlerinde, bununla birlikte duygusal şiirleri de yok değildir. Popüler şiirleri de var, güzel tabi. Ayriyeten grup da kurdu sağolsun, ne de olsa mizah seviyoruz.