Ampulden yayılan ışık gibi
Aydınlatıyorlar
Güneşli saatlerde bizi…
Yumurtalar kırılmasın diye
Kaçakçı katırları gibi
‘’Babanın penisi oğluna takılırsa kim günah işlemiş sayılır? ’’teferruatına kadar meselenin derinliklerine inerek Freud’un pabucunu dama atan Psi kaka analistler bu partide baş rol oyuncusu oldukça sırtımız yere gelmez.
İnsanları aç bırakıp sonra, sadaka dağıtarak cennet mekanını tekeline almasını bilen hünerli insanlar, haz duygularını da kontrol altına almak için bilinç altına sinyaller gönderiyorlar… Haz duygularını da aç bırakıp, sonra insanlara haz duygularını da sadaka gibi gıdım gıdım vermek için tekellerine alıyorlar…
Elektronik sinyallerle hayatımızı yönlendirirken bu ince ayarları bu sinyalleri ‘gericilikle’ suçlayanlara şaşarım.
Haz duygularını da aç bırakıp sonra onun araçlarını okşayarak uyandırma dersleri çağımızın hala akıl erdirmekte zorluk çektiği ve karşı çıktığı bir metot. Onlar ki at üstünde bir ömür tüketmiş bir ırkın torunları, atı nasıl kışkırtacaklarını, nasıl şahlandıracaklarını biliyorlar… At üstünde atın bilinç altını kontrol edip istediği gibi kullanma yeteneğini, insan üstünde denemek en büyük hüner. Bunu iyi bildikleri için ki her insanın içindeki atı okşayarak şahlandırıyorlar. Hangi bilinç insanın kendini aşmasında işe yaramış ki? Varsa bile böyleleri binde biri geçer mi? Ama bilinçaltında yatan o aslan, insana neler yaptırmıyor okşarsan… Katiller, fedailer, aşklar, kaçakçılar, katiline koşanlar, kendi ayaklarıyla kendi sonunu hazırlayanlar… Ne arasan oradalar.
İnsanın yaşama amacı haz duygularını tatmak ise, anladığım kadarıyla pek çok çoğunluğun bu, işte onu vaat ediyor AKP, vaat etmekle de kalmıyor, altın tepsiyle sunuyor. Örneklerini de veriyor. Bu duyguyu yaşayanlar da hiç sorun yaşamıyor. Buzdolabından meyve alıp dişler gibi istediklerini istedikleri gibi kullanıp, sonra da ‘tahrik’ edildiklerini (bu motora ilk hareketi veren marş motoru gibi bir şey galiba) söyleyip, ikinci üçüncü vitese takarak tam gaz ilerliyorlar. Bu dünyanın cennetini yaşayabiliyorlar. Cennet ile cehennem sırt sırta, birileri cennete giderken yolları bir başkasının sırtından geçiyor. Cehennemi yaşayanlar sayesinde cennete ulaşabiliyorlar. Aynen yoksullaşanların sırtından zenginleştikleri gibi…
Şimdi haksız mı Çiş İşleri Bakanı Muzaffer Hüner haz duygularını tatmak isteyenlere Terörist demekte? Haz duygusunu yaşamak isteyenlerin mutluluklarını sağlamak değil mi görevi. Adı üstüne çiş işlerinden sorumlu. Terörist demek kural tanımayan demektir. Bilinçaltı kural tanır mı? İşte böyle bir derinlikli bir çiş işleri bakanı var ki ‘’Çivi çivi ile sökülür’’ diye, terörizme karşı bilinç altını kullanarak karşı çıkanları kalbinden vuruyor.
Balık istifi otobüste, anons üzerine
Adım adım arkaya ilerliyordum
Sağ olsun diğer yolcuların desteklediler de
Onlar sayesinde ayakta durabiliyordum.
Bir anda piyangodan bilet çıkar gibi,
Açılım diye bir söz atıldı ortaya
Komünistlerin açılacak yeri kalmamıştı
Aleviler ve Kürtler geldi akla
Onlarda insanlığın kara kutusu vardı
Cevap olarak kart-kurt, cart-curta…
Yoldan geçen bir hanım için frene basmayacaksınız, bu sanatçı SEVİM TANÜREK olsa bile…
Hemen itfaiyeyi gönderip yollardaki kan lekelerini yıkatacaksınız… Siz Belediye Başkanısınız!
Hemen, araç kullanma ehliyeti olmayan çocuğunuza üç ay öncesi için ehliyet hazırlattıracaksınız.
Ceza giymesin diye de hasta raporu aldınız mı? İş biter…
Bizde adalet budur!
Yüzde yirmi beşlik oy ile, meclisin yüzde yetmiş beşini işgal edeceksiniz.
ANAyasa
Madde bir; ana yasa devam (bu madde değiştirilemez) Bu galübeladan beri böyle, bela olmasa anayasaya gerek kalmaz…
Otuz Eylül’de açıklanacak ‘’demokrasi paketi’’in, şimdiye kadar yapılan –soygun-lara bir son vereceği ve bütün kadınları tepeden tırnağa giydireceği fiilen başlayan uygulamadan da anlaşılmakta… Bu aynı zamanda iktidardakilerin doyduğu ve yeni gelecekleri de doyurmak için yeni bir zamma gerek kalmayacağı inancını da müjdeleyerek, ‘mevcut yöneticilere devam’ anlamına gelmekte…
Madde iki; Bu seçimlerde ormanı odun olarak görenlere oy vereceğiz ki, ormanlardan kurtulalım… Ormanda ayılardan ve evcilleşememiş hayvanlardan başka ne bulunabilir ki? Medenileşmenin önünü açalım… Olmazsa olmaz kurallardan biri olduğunu anlayan yöneticiler zaten bunun ön tedbirlerini aldılar. Medeni yetin önü açılacak diye bütün kadınların üstü kapatıldı ki, ateşle barut arasında bir duvar olsun…
Madde üç; Sloganlarla, sokaklarda dil dökenler, felaket tellallığı yaptığı için, ‘Kürt dili’nden sonra ‘sokak dili’ de yasaklanacak… Tencere tava kap kacak plastikten yapılacak…
DÜŞÜNBİL dergisinin 28. sayısında çıkan Olcay Yılmaz ile Tuğrul Keskin sohbetinden
kısa bir özetleme yapmak istiyorum. Kısaltma yaparken bazı cümleleri özünü kaybetmeden değiştireceğim…
Günümüze ulaşan bilgilerin çoğu şahların, sultanların belgelerinden kalma… ‘’Tarihi zaferi kazananlar yazıyor’’, tabi kendi işine geldiği gibi yazıyor. Küfürnameler ve hakaretlerle süslü.
Babek de hakaretlerle süslü bir halk önderi. Deneylerimiz bize küfür ne kadar bol ise halk liderinin de o kadar güçlü ve dişli olduğunu söyler. Babek de hakkında çok şey söylenmiş biridir. Biz sadece Babek’e yakıştırılan ‘piç’ sözcüğünü ele alıp değerlendirme yapalım.
Ananın vurduğu yerde gül biter
Hocanın vurduğu yerde gül biter
Kocanın vurduğu yerde gül biter
Polisin vurduğu yerde gül biter
Hep vurdular başımıza…
GÜL bitti başımızda...
Laf motor olursa peynir gemisine
Her yer demokrasi, demokrasi çok
Ama E-LEŞ-TİR-MEK yok
Sokaklarda gaz bedava
Zorla sokuluyor burunlara
Biber de eşantiyon yanında
Arkadaşımın güzel karısı,
Öylesine çok düşkün kü çula çapuda
Her gün iki-üç saat ayırır
İşportacı tezgahlarına.
Evde nefes alacak yer kalmamış
Yani evin akciğerleri
Sevdiğimiz bir abimiz kendisi. Bir grupta yayınladığı şiiriyle tanıdım kendisini. Mizahı kullanır şiirlerinde, bununla birlikte duygusal şiirleri de yok değildir. Popüler şiirleri de var, güzel tabi. Ayriyeten grup da kurdu sağolsun, ne de olsa mizah seviyoruz.