İki yıllık polisti Hasan
Sekiz kişilik aile, bir ona bakıyordu
Kendinden sonra yeni gelen olmamıştı karakola
Yani hala son halkasıydı kuyruğun
Her yere sürülüyordu…
Kürt olduğu için, ilk Kürtleri sorguladı
Ben bir padişahım
En yakın dostlarım
-yani düşmanlarım-
Benim kullarım…
İç dünyamı deşifre eder sesim
Önüne ne koyarsan onu koklarsın, doğada her şey diyalektik bir bağ içinde, güzelliklerin ortamında güzellik, çirkinliklerin arasında çirkinlik gelişir. Geleceğimizin güzel olmasını istiyorsak güzelliklerin yollarını döşeyelim…
Bu gün bir kesim bayram sevincini yaşarken, önemli bir kesim ölüm kalım mücadelesi veriyor. Kısa zaman diliminde düzeltemeyeceğimiz şeyler olabilir… Bu bizden öncekilerin düzeltmedeki yetersizliğindendir… Bizden sonra geleceklere daha güvenilir bir dünya bırakabilmemiz için insan olarak üzerimize düşen görevleri yapmalıyız… Güzellik tohumları ekmeliyiz ki arada çirkinlik yaşayamasın. Biz de birdenbire düzeltemeyiz ama, ‘bir bardak su bile denize katkıdır.’ Denizler küçük damlalardan oluşur.
Bayram gününde nereden aklıma geldi, kötümserliğe karşı bu düşünceler?
Merdivenlerdeki ayak seslerinden sonra kapı vuruldu, beklediğimiz gibi, bayram sevinciyle dolaşan çocuklar…
Önde temiz giyimli, bakımlı çocuklar, şekere karşı pek istekli bakmıyorlar, 25 kuruşa ise, ‘hepsi bu mu? Der gibi gönülsüz uzanıyorlar… Belli ki ekonomi konularda pek sıkıntı çekmemişler. Birbirleriyle itişip tepişerek şakalaşıyorlar, önden giderken tren vagonları gibi birbirinden ayrılmıyorlar…
5-6 çocuktan biri arka planda boynu bükük duruyor, diğerleriyle pek kaynaşamıyor, diğerleri ona, veya onun gibi aile yakını olmayan, tanınmayan veya ötekileştirilmiş, damgalanmış ailelerin çocuklarına karşı uyarılmışlar, diğer çocuklar ona karşı bir mesafe koymuş aralarına, belli ki anne ve babaları arkadaş seçiminde onları etkilemiş… Kendi çocukları dışındaki çocuklara ‘sokak çocuğu’ damgası vurularak, koparıyorlar diğer çocuklarla aradaki bağlarını…
Doymak bilmez haz duyguları…
Doymak bilmez sermaye…
Nehirlerle doymayan denizler gibi
Hep ister, hep ister…
Bakmaz nereden nasıl geldiğine
bekleme.
Altı Kasımpaşa, üstü Şişhane
Belediye kadrosundan çıktı sahneye
Yönetiyor şimdi küfür ede ede
Demokrasi aşığıdır Mısır’a gelince
Zeytinyağı üste çıkar şey gibi…
Aynaya bak dediğimizde, gidip cam aynada suratına bakıyorsun, dünden bu yana ne değişebilirdi suratında? Orada kendi suratımızı değil kendimiz gibi olmayanları görebilmeliyiz. Kendimiz gibi olmayanlarla yüzleşebilmeliyiz. Yani tek boyutlu cam değil bakmanızı istediğimiz. İnsanlardaki derinlik…
Berberin koltuğunda otururken mayışırsınız. Her iş bittikten sonra berber tecrübelerine dayanarak, sizin isteklerinizi yüzünüzden okumuştur. Yaşlısınız, saçlarınız, bıyıklarınız kırlaşmıştır… Bundan rahatsızlığınız yüzünüze yansımış, ama bunu belirtecek cesaretiniz yoktur. Berberle daha içli dışlı değilseniz, kulağınıza eğilip yavaşça ‘’başka bir isteğiniz var mı? ’’ diye sorar. Anlarsınız ki, saçı boyayalım mı? Bıyıkları boyayalım mı? diye
sormaktadır. İsteklerinizin yerine gelmesi sizin cesaretinize kalmıştır. Ya da sessizliğiniz onayladığınızı gösteriyor, ama siz bunu açık yüreklilikle söyleyemiyorsunuz…
Sizin cesur olmadığınızı berber bile anlamıştır. Hemen ikinci hamleyi yapar, saçlar, bıyıklar sizi yaşlı gösteriyor. Siz aslında gençsiniz. Bu size haksızlık, bak şimdi nasıl da değişeceksiniz diye, başlar işine… Mazeretiniz hazırdır. Sizin suçunuz yok. Suçlu berberdir.
Sabah, öğlen, akşam
Önümüze sürülür
ulusal kahraman.
Doldur gırtlağına kadar
kusmuklar arasından
İnançla alkol aynı sayılırlar
Çok alınca ikisi de sarhoş eder
Onlarla demlenenler cesur olurlar
İnançlı alkolü sevmiyorsa eğer
Anla ki arada kıskançlık var.
İlk, seksen eylülünde tanıdık,
bizde, beşi birlik denildi.
küresel merkez sahip çıktı,
yoksa piç kalacaklardı.
Bir ipe sıralanmış gibi,
Yan yana düzülmüşlerdi.
En büyük deniz, dertler denizi
Her gün çalkantılı yeni sorunlar
Denize ulaşınca bitecekmiş gibi
Büyük bir umutla bize koşarlar.
Onu kaldırmaya çalışan omuzlar
Sevdiğimiz bir abimiz kendisi. Bir grupta yayınladığı şiiriyle tanıdım kendisini. Mizahı kullanır şiirlerinde, bununla birlikte duygusal şiirleri de yok değildir. Popüler şiirleri de var, güzel tabi. Ayriyeten grup da kurdu sağolsun, ne de olsa mizah seviyoruz.