Yoluna baş koyduğum
Gördüm ki, yoluma kocaman taş koymuş
Aklınca Çin Setti gibi
Dizmiş en büyük engelleri
Gitme diyor gitme, kal burada
Bir ekmeğin yarısı senin, yarısı benimse
Yönelip de sana gelmek dileğim
Aramıza sıra dağlar koymuşsun
Seni görmek senden son kez isteğim
Kararan yürekle gönül oymuşsun
Şu dağları nasıl aşıp geleyim
Ademle Havvanın, neslidir insan
Anavatan oldu dünya bizlere
Huzura ermenin yolları varken
Ağlatırken herkes yordu bizleri
Ayrıldık kollara yollar ayrıldı
Anamdan doğunca sus ha dediler
Konuştukça hemen orda vurdular
Tut dilini ötme sakın dediler
Tembihlerle beni her gün yordular
Ne yalan bilirdik ne de bir hile
Yorgun
Gün yorgun, yoran yorgun, yorulan hepten yorgun
Kasvet çökerken üstümüze
Ağzım fermansız,
Dizler dermansız
Güneşli havada, toplanır karabulutlar
Yüksekteyim sandım gökte uçarken
Aslında düşmüşüm kötü yerlere
Kendimi herkesken üstte sanarken
Varlığım sürünür çöplük yerlerde
Şu süslü hayatlar şu tatlı sözler
Kimseler dinlemiyor arif olsan dünyada
Tapmışlar mala mülke, insanlık kaybolunca
Saygı sevgi arama, cahiller her bir yanda
Büyüklük hiç kolay mı, yüreğim boş olunca
Kalmadı ağız tadım, bulamam ki lezzeti
Bu gün benim yüreğimde ahu zar
Kime desem neler etsem bilmiyom
Sıralanmış dertler gitmez gönlüm dar
Buralarda nasıl dursam bilmiyom
Yürekler dönünce zemheri Ay'a
Estirirken yelleri savruluyor saçları
Elif gibi yürürken, incitmiyor yerleri
Seni gördüm göreli, şaşırmıştım günleri
Bu gün ayın on dördü, yüreğimde parladın
Beyaz giymiş üstüne salınıp da gelirken
Yüreğimde sen vardın, demir ağları ördün
Görmedim senden başka, bir güzelin gözleri
Gecede parlayan, sanki ayın on dördün
Gönlümde bitmeyen, şu ateşin közleri
Işığın çevresinde, dönen sanki kelebek
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!