Sen yine sen, ne hakla düşüyorsun aklıma
Bilmez misin yadıma düştüğün ana küsüm
Gözlerin neşter olur yürekteki saklıma
Ben ki kesilen yerden süzülen kana küsüm
Tüm çiçekler birleşip bahçende gül olsaydı
Bütün kuşlar bülbüle düşman olurdu gülüm
Aklın, fikrin, izanin adı gönül olsaydı
Aşkı tatmayan alim pişman olurdu gülüm
Sen kuşları bilmezsin
Kuru incir tadı bakışlarını
Hangi meyhaneye meze yaptılar
Kim deldi bağrını bu kadar senin
Hangi ateş yaktı rüyalarını
Nasıl bir çıkmazda çürüdü tenin
Kimlere peyledin itibarını
Yirmili yaşların başlarındayım
Bir deli sevdaya düşmüşüm gibi
Hayatın en bakir yaşlarındayım
Bir hayal, bir ülkü, düşmüşüm gibi
Adıma öğretmen demişler benim
On sekiz yaşındaydı delikanlı
On dokuz yaşındaydı kız
Bir çay içimi zamanları vardı
Birer çay almışlardı
Delikanlı susuyordu
Kız baktı gözlerine delikanlının, sordu
Nedir gözlerinin içindeki sır
Sükutun nabzını duyuyor musun
Kalbine yük olan dilinde nasır
Canına od değdi, uyuyor musun
Düşünde can bulur, ismindeki sır
Kavuşamamanın adıdır vuslat
Amaç yolda olmak değil mi zaten
Beden birleşince ölür hissiyat
Ruhun visaline dayanır mı ten
Kırılmış bir dalın kırgın yaprağı
Bozulmuş bir bağın asmasıyım ben!
Zulmün kana doymuş kirli toprağı
Savaşın köpeklik tasmasıyım ben!
Bir yanım Merihe meydan okuyor
Tatlı bir dokunuşla gül suya boyun eğdi.
Üstelik mevsim hazan, aylardan ise ekim,
Bağrında taş olana dua gibidir yağmur
Lakin susuz yüzüyle gülü kırıştıran kim?
Bulutları yağmura gebe bırakan neydi
Niçin ben diye sormuştun
Belki unutmuşsundur,
Aşk lafını hiç duydun mu?
Bir şey çağrıştırıyor mu?
Hani ergenlikle başlayan inanılmaz heyecan,
Hani dilini kalbinin konuşturduğu an...



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!