Yar içimde hasretin buram buram
Gel ey yarim, kıvılcımı çak da git!
Sensiz saadetle açıldı aram
Mutluluğun ocağını yak da git!
Yar bu sevdam öyle saf öyle duru
İçim içime sığmaz, dışım içime girmiş.
Baktığımda yüzüne şaşırdım yörüngemi...
İnsan henüz ölmeden yaşamayı özlermiş
Kaptan söyle ne olur, nereye gider gemi,
Neden taşır da beni taşıyamaz gölgemi?
Kaç hayale uğradım, eğlendim kaç durakta
Duraklar vasıtasız, hayallerim boş çıktı.
Avare dolaşırken döndüğüm her sokakta
Ardım sıra hasretin, önüme sarhoş çıktı.
Sana sensiz dokunmak; birleşmek yokluğunla…
Ağaçlar seni söyler rüzgâr seni anlatır.
Güneş dünyamı gülüm sen varsan aydınlatır.
Gözlerinden ilhamdır her şiir ve her satır.
Rüzgâr seni anlatır ağaçlar seni söyler.
Çiçekler seni söyler toprak seni anlatır.
Göz görür, gönül sever, kalem yazar güzelim!
Seni yazmaya kalkan ellerim neden titrer?
Sanki vakit dolmuştur, başucumda ecelim
Boğazım düğüm düğüm, şakağımda ince ter!
Daha gördüğüm ilk gün yüreğime dem vurdun
Şimdi git, ben çoktan kaybettim beni
Göğsüme merhamet ekilince gel!
Evirilip, çevrilip insan olayım.
Ruhunu kaybetmiş bu boş bedeni
Sıradan bir kula denk kılınca gel!
Aşıklar dünyasında
Urba teferruattır.
Beden dediğin kemik
ve bir kaç dirhem ettir.
Ağız, burun, göz ve kaş
Kulak ve baş ziynettir.
Kolay değil anlatmak seni, sana…
Kalem susar, dil utanır güzelim!
Bir başlasam bağ bahçe gelir cana,
Lale ağlar, gül utanır güzelim!
Bakışların öyle hüzzam ve derin
Ben ağlarsam çekmez âlem yükümü
Yerde toprak, semada bulut ağlar.
Ağustosta başlar yaprak dökümü;
Ayva ağlar, üzüm ağlar, dut ağlar.
Keçi teper iki günlük oğlağı,
Süzülür bulutların içinde ay
Güneş’e doğru
Süzülür gözlerimden ince yaş
Süzülürüm.
Islanır döşeğim altımda
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!