Sorma! – Kıvımın Sessiz Çığlığı (Özgün Metin)
Gün ağarınca boynum bükülür, Dalarım uzaklara, gönlüm sıkılır. Sorma ne haldeyim huriyem, Sorma çünkü kelime bile utanır.
Yangınlardayım zaman zaman, Kor kor ateşler yanıyor içimde. Aşk beni kül ediyor, Ama ben hâlâ kıvım kıvım seni yazıyorum.
📘 Roman Başlığı: Canparçalar – Temsilin Yankısı
📝 Sayfa 1 – Hukukla Seğiren Kalp
Irem adliyede sustu. Hukukun gürültüsünde, onun sessizliği yankıydı. Dava dosyalarını taşırken, gözleri maddelerde değil, insanların yüzündeydi. Çünkü adalet sadece kanun değil—kıvımsal temastı.
Bir müvekkil ağladı. Irem uzatmadı sözünü.
10 Ağustos Körkuyu Festivali – Silabuluşması
Güneş ilk ışıklarını Aybağam Yolu vadilerine serperken, Körkuyu Mezrası’nın taş beşikli patikaları üstünden akıp gelen serin rüzgâr, 10 Ağustos sabahını adeta alkışlıyor. Kültür Silala Gurbet Buluşması’nın ilk notaları, Abonoz Akpınar’ın esintisinde yankılanan saz telinden yükseliyor. İbrahim Şahin’in tasarladığı ana kıvrımlı festival alanı; Dinek Toros Çeşmesi’nin yanı, Kartal Tepe Göğüş Tepe Burnu, Burçak Alanı ve Kuzey Cephe Ermenek Köprüsü arasında, sanki bir tablo gibi kurulmuş durumda.
Festivalin açılışı, saat 09.00’da “Sıla buluşması Merasimi” ile yapılıyor. Festival çadırlarının birinde Ömer Trım'ın yoladığı "Taşeli Edebiyat dergisi" afişi selfi çekriren çaktirene..
KORONASIZ GÜNLERE SELAM OLSUN
.
Yepyeni bir güne uyanacağız
IVI Romanı | Bölüm 1: Köy Gerçeğiyle Doğrulanmış Mizah
🪵 Sahne Açılışı: “Donla Başlayan Devrim”
Köy meydanında eşek bağlı, çocuklar rampada. Donun elastikiyeti 2005 model; gergin ama kadere yenik. Sabah çoban ekmeği dağıtırken Hasan dayı, kahkaha ile:
“Bu köyde en hızlı şey eşeğin sıçışı, en sessizi karının bakışı!”
Köy Lokantasında Bir Gün” – Final Servis Sahnesi
Lokanta sabahıydı. Fadime'nin donu hâlâ bayrak gibi rüzgârda salınırken, tezgâhta Adana ve Urfa kebapları iç içe geçmişti. Çöp şişler konuşuyor, abanoz masa gıcırdıyor, kaş pazarı fısıltılarla doluydu. İmamlar kapı önünde sıradaydı—beğeni yağmuru başlamıştı.
Songracığı, çeşmeden bal damlayan helkeyi altına koydu. Lokantanın ustası bir zortla, ardıcın dibinde edebi sıçrama yaptı. Müşteriler önce şaşırdı sonra kendine geldi—bu ses, sadece bir beden değil, toplumsal kıvımın yankısıydı.
Köy halkı bunu duyunca şöyle dedi:
KOYVER GİTSİN
Nedense bizim sınıf farklı diğer sınıflardan. Diğer sınıflar derslerde dut yemiş bülbül. Teneffüslerde eşekler gibi koridorlarda tepinen, eşekler gibi anıran.
Bizim sınıf tam tersi. Teneffüste çıkmazdı dışarı. Otururduk yerimize çünkü yorulurduk. Ee!Kolay iş değil dersi kaynatmak, öğretmeni çıldırtmak.
KURTARIN BENİ BU DERTTEN
****
Öğretmenim,
yataktaydım galkamadım
…………ödevlerimi yapamadım
………dersinize dersen heç giremedim
📖 Kıvımsal Destan: Buzda Çıkan Ateşin Hikâyesi
Garadut ağacının altında doğdu Kasım Alisi. Şah damarı kesikti ama millet damarında akıyordu hâlâ. 92 Harbi’nde 7 hafta savaştı; toprak değil, direniş kazandı. Doktor sordu: “Garadut yedin mi?” O gülümsedi: “Bizim evin önünde bir ağaç var… her gün iki sepet yerim.”
Akşehir’de, iki katlı ahşap bir konakta mumlar yanıyordu. Elektrik yoktu. 139 mumla aydınlatılan gecelerdi. İbrahim Dede, Atatürk’ün emir eriydi—ama o sadece emir değil, zafer taşıyordu. Planlar çizilirken sessizlikte kurtlar uluyordu dışarıda. İçeride strateji, dışarıda kar, buz, kıvım.
Çağrı Arayışı: Kıvımın Ekonomik Yankısı
1. Sayfa: Kozmetik Sanayi – Parfüm Değil, Panik Kokusu
Türkiye’nin 70 yıllık güzellik imparatorluğu, artık vitrin değil—vitrin camındaki çatlak. Hunca Kozmetik, ikinci kez konkordato sürecine girdi. Arda Kozmetik, geçici mühlet uzatımı aldı2. Parfüm şişeleri rafta değil, borç defterinde patladı. Kozmetik artık ruj değil—kıvımın kırmızı alarmı.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!