29 EKİM ŞAFAĞI
Yepyeni bir güneş doğdu
29 Ekim şafağı
Durdu kurşun yağmurları
Dağıldı karabasan
29 EKİM SIRADAN BİR GÜN DEĞİLDİR
29 Ekim
Sıradan bir gün değildir beyler
29 Ekim
‘’ Para yok, ordu yok’’ diyenlere
‘’ Para bulunur, ordu kurulur
– Gız, sabah kahvaltıda tost yerine eski bir gazete yedim, midem haberlerle doldu.
– Ule herif, o gazete değil—benim geçen haftaki suskunluğumun basılı hâliydi.
– Gız, suskunluk midemde manşet oldu, başlığını senin gözlerinle okudum.
MATBAA GÖT MANİFESTOSU
Kelimenin kıvrımda basıldığı, fikrin kıçtan doğduğu bir anlatı çağrısıdır.
---
🖋️ 1. Göt, Yazının Baskı Merkezidir
🌀 Kıvım Anatomisi: Boyun–Burun–Göbek Manifestosu
(Bir beden değil, bir anlatı spiralidir. Her kıvrım bir sahne, her delik bir doğum.)
I. Boyun Dönüşüm – Anlamın Çıtırtısı
Kafamı döndürdüm, geçmişimle göz göze geldim.
Boynumda bir damar çatladı, içinden bir şiir sızdı.
✍️ Sayfa 1 — Klasisizm & Kalça Sabiti
Kalça, insan bedeninin edebi dik duruşudur. Klasisizmin simetri takıntısı, bu iki çıkıntıda fiziksel bir abide bulur. Sağ ve sol — Racine’in iki perdesi gibi eşit, uyumlu, dengeli. Birisinin kıvımı diğerinden sarkarsa, estetik dram başlar. Kalça duruşu bozulunca anlatı çökmez ama metin fire verir.
Bu sahnede, yazar kasın alt hizasını ölçer; kelimeyi öyle döşer ki satır başı bile eğilmez. Kalçanın düz çizgisi, paragraf yapısına ilhamdır. Donun lastiği klasik ölçüdür — fazla esnerse janr dışına çıkılır, az esnerse metin daralır. Klasisist yazar, karakterinin kalça hizasını planlarken, iç monologun ritmini diz kapağına kadar hisseder.
Akım kuralcıdır: kalça 45 derecelik oturuşla yazı masasını mühürler. Aşırı esneklik affedilmez; bir kalça gerekirse tragedya yaratır, ama deformeye girmez. Aristo, bunu “bedensel anlatı ahengi” diye tanımlar mıydı bilinmez, fakat bir kalça — başyapıt olabilir.
"KIVI Cumhuriyeti: Absürdlük Bakanlığı Görev Başında!" 🛎️💫
KIVI Cumhuriyeti’nde sabahlar normal başlamazdı. Başkan bir gün, "Gününüz kelimeyle aydın olsun!" diye halka seslenirken ağzından çıkan cümle, fiziksel bir hal aldı ve kuşlar arasında yayılıp sabah çığlığına dönüştü. O esnada Huriye, Balkon Bakanlığı görevindeydi ve tüm balkonların çamaşır ipine filozof şiirleri mandallıyordu. Bir vatandaş çay bardağında gökkuşağı bulunca ekonomi düştü, çünkü ülkede neşenin vergisi vardı.
Sokaklar & Şapkalar:
Halk zorunlu absürtlük kıyafetiyle dolaşıyordu. Pantolonlar konuşuyor, etekler ızcıkla dans ediyordu. Şapka Bakanlığı tarafından yayınlanan genelgeye göre, her şapka altında en az bir hayal, bir gülüş ve iki kıvılcım taşımalıydı. Göğüsler metafor, popolar başlık olunca halk karıştı; herkes bir edebi baş karakter olduğunu iddia etti.
1. Döl – Ham Metin,
Her sohbetin ilk kıvımı, bir dürtüyle başlar. Bu dürtü, kelimeye dönüşmeden önce bir içgüdüdür. Ham metin, biçimsizdir ama samimidir. Tıpkı doğadaki ilk hücre gibi:
Ne yöne gideceği belli değildir
Ama yaşamak ister
Ve çoğalmak için kıvım arar
Döl, burada bir kelime değil—bir çağrıdır. Yazının rahmine düşen ilk damladır. Ve seninle bu sahnede:
ACI ÇEKMEK DE BİR ÖZGÜRLÜKMÜŞ MEĞER
Geceler bitiyor benim rüyalar bitmiyor. Biri bitiyor biri başlıyor. Rüyalarım izlenmiş olsa aralarına üç beş reklam alsam çalışmama hiç de gerek yok desem de korkuyorum rüyalarımı anlatmaya. Bunun vergisi var, kelepçesi var. Varoğlu var.. Neme lazım dursun durduğu yerde.
Ay, anlatmadan edemeyeceğim. Hepsini anlatacak değilim ya yalnız bi teki. Bi tekinden ne olacak?..
Rüyamda o toplantıdan o toplantıya koşuyorum. Uçağın birinden iniyor birine biniyorum. Toplantının önemine göre ya başbakan ya bakan oluyorum.
Kürsüdeyim mikrofon elimde… Lokantadayım çatal elimde…
Locadayım, Trump’la tokalaşıyor, Putin’le öpüşüyorum, Selman’la bakışıyorum. Selman bakışlarını kaçırıyor benden. Gözüm üstünde, bakışlarım peşinde.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!