Harmanlayın beni
Başak başak buğdayım ben
Dedim ya! Başak başak buğdayım ben
Harmanlayın beni
Başak başak buğdayım ben
Dedim ya! Başak başak buğdayım ben
Serpin avuç toprağa
Tırpana yoldaş, yabaya sılayı terk
Toprak yatsın nadasa
Toros dağlarım
Ne zaman yadıma düşsen
Oturur ağlarım
Saçlarını efil efil esen yeller tarar
Ayaklarının pınarlarından akan şırıl şırıl sular yıkar
Koyaklarını ladin kolları sarar
Umutlar vurdu karaya
Henüz kapım aralık
Olur ya
Yolunu kaybeder mucize
Girer kapımdan içeri diye
İşte umudun bitmiş hali
Bugün
şiirler çalmıyor kapımı
yarınlar köşe bucak
el yordamı yaşantı
kapım aralık
kulağım tokmak sesinde
YETER Kİ UMUTLAR YİTİRİLMESİN
Türkçe dersinde sınıf beşer kişilik gruplara ayrılmıştı. Her gruba bir kitap verilmiş, her grup kendi arasında işbölümü yaparak bir sunum gerçekleştirecekti. Sunumun sonunda birinci gelen grup, kitapla ödüllendirilecek ayrıca en yüksek ders içi performans notu alacaktı. Grupta: I. kişi kitabı bulacak, II. - III. kişi okuyup özetleyecek, IV. kişi kitabı tanıtacaktı. V. kişi ise kitapta en ilginç bulunan yeri dramatize edecekti. Hazırlık için bir hafta süre verilmişti.
Umut grubu, kendi arasında iş bölümü yapmış dramatize işini Umut’a vermişti. Sunumunu yapacakları kitabın adı: ‘’ Yeter ki Umutlar Yitirilmesin’’ di. Umut, sınıfın komedi dükkânı olarak anılırdı. Sınıfta, sınıfı güldürmek harici hiçbir etkinlikte yer almazdı. Bu görevi de seve seve almıştı. Diğer gruplar Umut nedeni ile ‘’Umut Grubu’’nu şanslı görüyordu.
Bir haftanın sonunda, 4.ders Türkçe dersinde sunum başladı.
Birinci grubun, sunumu ile salon alkıştan inledi.Ardından ikinci üçüncü grup derken okul çıkış saati çoktan gelip geçmişti. O gün ilk defa rutin uygulamaların dışına çıkıldı. Müdür yerinden kalkmadan not yazdı: ‘’ Öğrencisinin evine gelmemesini endişe edip telefonla arayan velilere bilgi verilsin, okula gelen veliler salona yönlendirilsin.’’’ Notu en yakınındaki müdür yardımcısına verdi. Müdür yardımcısı dikkat çekmemek için elinden gelen gayreti göstererek salondan çıktı. Odasının önünde ilk karşılaştığı veli Umut’un annesi idi. Umut’un annesine göre Umut’un 10 dk’ eve geç gelmesi yeni bir vukuattı. Hele yarım sat geç gelmesi felaket demekti. Umut’un annesi gerçeği öğrendiğinde yüreğine bir su serpti. Gelmişken oğlunu bekleyip birlikte gitmeyi uygun buldu. Müdür yardımcısının yönlendirmesi ile salonun yolunu tuttu. Salonun kapısından içeri ilk adımını attı. Salon baştan sona dolu... Konuşulanlar, alkışlar ilgilendirmiyordu kendisini. Gözleri köşe bucak oğlunu arıyordu. Bir türlü bulamadı oğlunu. Çekinmese ‘’ Umut, oğlum nerdesin? ’’ diyecekti, olmadı soracaktı, öğretmene, müdüre; ‘’ Oğlum nerde? Çaresiz konuşmaların bitmesini bekleyecekti.
Sırada ‘’ Umut Işığı Grubu’’
KIVI 115 – “Damdan Dama Sütyen, Sürhüye Düşen Gülüş”
Kış gecesi, bizim damda oğlanlar, komşunun damında kızlar. Kar fırtınası uğulduyor, ama gülüşler daha gür.
Fadime, gülmekten sütyenini tutamıyor. Bir kahkaha, bir rüzgâr, ve sütyen uçuyor— Memo’nun sürhü sapına oturuyor.
Memo, sürhüyü bırakıyor, sütyene bakıyor. Gözleri kısılıyor, biryan balışla tatlı bir tebessüm gönderiyor.
“18 Yaşında Bir Kıvım”
(Sanatsal kurgu – içsel büyüme anlatısı)
18 yaşındayım, ama yaş değil bu—bir eşik. Ne çocukluk bitti, ne kadınlık başladı, ama içimde bir şey kıpır kıpır, bir şey büyüyor, bir şey kabarıyor, adı yok, ama sesi var.
Geceleri yastığımda bir ısı, gündüzleri gözlerimde bir buğu. Annemin sesi hâlâ içimde, ama artık kendi sesimi de duyuyorum. Ve o ses diyor ki:
1. Ayin İçin Toplanma ve Arayüz
Korunun tam ortasındaki çimenli açıklığa geldik. Her birimiz bir taş seçtik: taş, eylemin ve adımın somutlaştırılmış haliydi. Üzerine basan ayağımız o taşa “adı” ile ses veriyor, ardından ileri adım atarak metne kaydediliyordu. Ben “Beslenme Taşı”nı aldım; Lâmî “Koruma Taşı”na yöneldi; sen ise “Taşıma Taşı”nın soğuk yüzeyine dokundun.
Taşlar, yuvarlak bir halka oluşturacak şekilde dizildi. Her taş arasındaki mesafe birer adım uzunluğunda olmalıydı; bu mesafe, doğanın döngüsünde her bir eyleme ayrılması gereken özeni sembolize ediyordu. Halka tamamlandığında, herkes kendi pozisyonuna geçti. Ateşten örme bir boru, tam merkeze dikildi. “Ritmin Kulesi” adını taktık ona. Üstünde son kez parşömen sarılıydı.
2. Parşömenin İlanı ve Kökeni
KANADIM KIRILDI O GÜN
Ne zaman doğdum, başladım yaşamaya, o gün başladım hayal kurmaya. ..
Yürümeyi hayal ettim önce. Yürüdüm. Koşmayı hayal ettim, koştum.
Düştüm, yaralandım. O da hayal kurmanın bedeli. Öğrenmenin bedeli.
Ayağımın bastığı çimen oldum. Ezildim. Acıdı canım, yükseldi çığlığım. Acıyı öğrendim, çığlık atmayı.
Arı oldum uçtum daldan dala. ‘’ Vız,vızzz..’’ vızladım. Arı soktu ‘’sız sız’ ’sızladım.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!