“Mitingler geçer, açlık kalır; alkışla teselli olmaz adalet.”
Bir miting daha yapıldı meydanda
Bayraklar sallandı, mikrofonlar terledi
Kürsüde biri bağırdı:
"Yoksulluğa son!" dedi
Kendine doğru yürürken üşüyordu zaman,
bulutlar düşmeden dağılırdı üstümden.
Ay her gece kendine doğardı,
yağmur kendine ağlardı sessizce.
Dalgınlık değil bu,
Bir çocuğun uykusunda yankılanır bazen,
alın teriyle karışmış bir türkü gibi.
Kaldırım kenarında unutulmuş
soğuk bir sabahın
kırık dökük duası olur isyan.
Aynasız bir geceye bakarken
tanır gibiyim seni
bir rüyanın kıyısında unutulmuş,
gökyüzünü ezberlemiş bir yolcunun
hep aynı sabaha uyanan bakışlarındasın.
Karanlık bir rüyanın içinde kaybolur zaman,
sessizlikle örülmüş duvarların ardında.
Düşler yitik,
ama kırık bir aynada hâlâ parıldar.
Her sabah yeniden başlar yolculuk,
Bir veda değil bu
sessiz bir suskunluk yalnızca,
geceye karışan bir nefes gibi,
dokunmadan, bırakmadan
geçip gitmek.
Ne içerideyim ne dışarıda,
Sınırların gölgesinde bir izim.
Gök, paslı bir haritanın suskun kenarı,
Yönsüz rüzgârların yükü omzumda.
Yağmur düşer, sanki hatırlatır
Kırgın rüzgârlar esiyor,
taşlar gibi ağır,
sessiz ve parçalanmış.
Gölgelerle yürüyen adımlar
suskun ve yorgun,
Bana zamanı sordular.
Dilimde hep aynı cevap:
“Birini beklerken durmuştu saatim.”
O günden beri
ne geri dönüyor ibreler,
Gün doğmadan önce,
bir sessizlik yayılırdı kente.
Gölgen ardımda usulca söner,
yollar, yalnızlıkla örülmüş
kırık taşlar gibi
soğuk ve yabancı dururdu.



- 
 
Aydan Güner Özdemir
 
 
 
Tüm YorumlarŞiirlerinizle tanıştığım gün, kelimelerin kıyısında yeniden doğdum. Her dizenizde Ahmet Arif’in o devrimci nefesini, halkın sesini ve aşkın en katıksız halini buldum. Toprağın derdini, göğün öfkesini, sevdanın ve direnişin şiirini bu kadar içten dokuyabilmek ancak büyük bir kalbe ve usta bir kaleme ...