O gece
Ay değil,
Küfürler doğdu şehrin üstüne
Sokak lambaları bile eğdi başını
Tank paletlerinin altında ezildi umut
6 Şubat sabahı,
şafak sökmeden önce
Kahramanmaraş sarsıldı.
Yer kabuğu çatladı,
7.8 ve 7.5 büyüklüğünde
Kalem oynatmak kolay değil bu toprakta
Her harf bir gözyaşı, her kelime mahkûm
Ama şairin görevi
Yas tutanlara değil
Direnenlere şiir yazmaktır!
Biz
geceyi dinleyerek büyüdük
teneke damlara vuran yağmurla
ter kokusuyla yoğrulmuş duvar diplerinde
kimliksiz, kimse bilmeden
biz vardık.
Gece çöker şehrin boş sokaklarına,
adımlarım yankılanır taş duvarlarda.
Bir kırık sokak lambası gibi titrek,
ama sönmeyen,
sessizliğin içinde direnen bir kıvılcım.
Dağlar dinler bu türküyü,
Nehirler taşar, güneş doğar.
Türküde,
Türk’ün sesi, Kürt’ün nefesi,
Laz’ın melodisi, Çerkez’in ritmi var.
Bir pazar yerinde,
bir gar önünde,
bir sınır köyünde…
Patladı bombalar,
parçalandı çocuk ayakkabıları.
Dağların kemiklerinde bir sızı,
Güneş bile saramaz o yarayı.
Rüzgârlar geçer, taşlar hatırlar
Her toz bulutu bir isyan savurur.
Ellerimizde kalan:
(“Tarih yazmaz bizi, çünkü biz tarihe not düşenleriz…”)
Tarih yazmaz bizi
Kalın kitaplar, ciltsiz yıllıklar
Bizi yalnızca sayılar sanır
Ama biz
Bir zamanlar “direniş” vardı sözlüklerde
Kimi zaman şiirle yan yana dururdu
Kimi zaman “onur”la kol kola…
Ama şimdi —
Sayfa çevirdikçe, boşluk kalıyor yerinde.
Çünkü silinmiş,



-
Aydan Güner Özdemir
Tüm YorumlarŞiirlerinizle tanıştığım gün, kelimelerin kıyısında yeniden doğdum. Her dizenizde Ahmet Arif’in o devrimci nefesini, halkın sesini ve aşkın en katıksız halini buldum. Toprağın derdini, göğün öfkesini, sevdanın ve direnişin şiirini bu kadar içten dokuyabilmek ancak büyük bir kalbe ve usta bir kaleme ...