Akıp gider hayat, bir rüya misali,
Her gün takvimden bir yaprak düşer.
Ömrünü öğütür, fark edemezsin;
Sabah yeline, akşam seline benzer.
Bu elli ikinci yaş alışım,
Bacamda tüter köz duman,
Yüreğim kan ağlar, ömrüm.
Yarama yok deva yârdan,
Zamansız tükendi ömrüm.
Hayal peşinde koşarken,
Kurumuş çiçekler titrerken,
Her nefesin ardı arkası hançer.
İçiyle konuşur mu insan?
Geç kalmışlığın hissi çöker.
Kahreder yakıcı gurbet;
Akşam oldu, yine her yer karanlık,
Boğazımda, bilemediğim keder.
Bir düşte beraber yaşlanamadık,
Bu eder işte, beni gün gün heder.
Yüreğe böyle çökersin ansızın,
Yarım kalan bir hikâyede
Yaşıyor olmanın sancısı var.
Aşkına tutunup sürüklendiğim,
Yüreğimi kanatır tekrar tekrar.
Bir noktaya takılı kalan,
Tükenmez sandığım yıllar,
Nasıl da uçup gitti avuçlarımdan.
Meğer hepsi hayalden ibaretmiş,
Koşsam yetişebilir miydim ardından?
Gençliğimdeki yakıcı kuvvetim,
Acılar omzumda uzun uzun ağlar,
Kırgınlıklar, kızgınlıklar üstümde yük.
İçime bir damla gözyaşı dökülür,
Yaralar deşilir, kan damlayarak çürür;
Kesif toprak kokusu gelir, bölük pörçük
.
Bir insan kaç kere ölür bu dünyada?
Bir kalp kaç parçaya bölünebilir ki?
Neden çalmaz bu telefon, neden?
Ya o mesajın hani, nerede kaldı ki?
Zavallı gözlerim, zavallı kalbim,
Gel artık, eskidi yüzün yüzümde,
Bir sen kaldın, sökülmeyen yara gibi içimde.
Ne gece huzur verir, ne gün doğumu teselli,
Kaybolmuş bir rüya gibi uzaktasın yine.
Seninle başlayan sabahlar,
Yüreğim tutuşur, közünde külüm,
Tutsağım aşkına, sar da geleyim.
Sustukça göğsümde büyür her ölüm;
Hele bir dön bana, bak da geleyim.
Duvarlar şahidim, içimden taşar,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!