Öyle derin ki özlemin,
Gurbet içinde gurbetteyim.
Saat saat biçiyor,
Vuslatı, hasret dilim dilim.
Yokluğun cehennem,
Yine sevmenin yalnızlığı içindeyim.
Koyamadım aşkı kalbine.
Ömür denen durakta,
Bitmesin istedim, bir günden diğer bir güne.
Dinlediğim her şarkıda,
Ey sevgili,
Bir düşümüz vardı seninle:
Sarmaşıklı bir ev,
Hem de bahçeli.
Taze ekmek kokusu sarmış bedenimizi,
Ve limon çiçekleri.
Ey sevgili,
Bir düşümüz vardı seninle.
Ben şiir okurken gözlerine,
Akşamları yıldızlar altında,
Bardakta çayımız,
Sofrada aşkımız.
Ey sevgili,
Bir düşümüz vardı seninle,
Buram buram bakışında,
Uzanıp gidiyorum kollarında.
Resmediyorum seni dağlara taşlara,
Cezvedeki kahvenin hatrı kadar,
Bütünün içinde bir yarım,
Uçsuz bucaksız bir gönülde,
Rastlantılara kapılmış,
Can denen et parçasında,
Yokla var arasındayım.
Öyle yalnızım, öyle çaresiz, öyle mutsuz,
Sanki deryanın ortasında kalmış bir susuz.
Çoktan geçtim şairin ömrünün ortasını,
Noktadan önce virgülü koyacak zamanı.
Aynalarla dostluğu keseli yıllar oldu,
Yüreğimden kopan bir ahla aklıma düşer;
O leyli leyli yaş içindeki kelimelerin
Bütün bütün delik deşik zayi olur;
Aynalara çarparak yankılanan sesin.
Yalan dünyayı tutan bu ahla,
Ne beklenmedik düşler, sevdalar...
Ne bir tebessüm, ne de bir demli çay kokusu.
Ne var, ne yok ile başlayan,
Bölüşecek ekmekteki küf kokusu.
Umuda bağlanan her doğan güneş,
Kim ne götürmüş bu dünyadan gönül?
Sana eyvah düştü, bana eyvallah.
Bu bir vazgeçiştir belki de virgül;
Noktayı koyan ölüme eyvallah.
Kefen üşüdü, bağıra çağıra,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!