Ayrılık atına eyeri vurmuş,
Bir zamanlar dizlerinde yattığım.
Boş işlerle yazgısını unutmuş,
Ben kendime ettiğime yanarım;
Sevda dedikleri kapkara yolmuş.
Herkesin bir aşk hikâyesi, bir gönül kırıklığı vardır.
Yazsan bitecek sanırsın bu yürek yangını;
Sussan ciğerlerin parçalanır, nefes alamazsın.
Ağır ağır çürütür her gün bir parçanı.
Hicran olmasın diye dua ederdi annem,
Uçurumun kenarında,
Bir yaz daha geçti.
Kırışık esmer yüzüm,
Delici kara gözlerinden vazgeçti.
Zaman dediğin akıp gidiyor.
Sakın beni unut der gibi bakma;
İki yakam bir araya gelmiyor.
Her seferinde ilk kez görüyormuş gibi,
Her defasında kalbim başa sarıyor.
Aklımı seninle bozdum;
Dediklerine göre ayrılık türküsünde,
Kader olmayan hiçbir şey yokmuş.
Şakaklarımdan süzülen yolculuk,
İçimde bastırılamayan dürtü tozmuş.
Katıla katıla ağlayarak,
Ne menem acıymış ki bu,
Ölümden de besbeter.
Ölüp gitseydim keşke,
Keşke görmeseydi gözlerim yeter.
Bu acıyı kime anlatayım?
Bir eksiklik içindeyim bu aralar;
Koskoca bir hiçlikte suskun.
Yüreğimdeki yol çağırır her gece;
Gurbet acıları ta içimde boşluğun.
Bu ayrılış hikâyesinde,
Uğruna nice başlar düştü yere,
Gök kubbeyi titretirken ezan,
Tarifsiz bir türküde dalgalandı,
Bir karış toprağın üstündeki al kan.
Atsız, burası Türk’ün beldesi;
İçimde gam yüklü sevdam ağlar,
Bu akşam kederim dağlar kadar.
Gurbet treni kalkıyor ay yüzlüm,
Dilimi hicazkâr makam bağlar.
Bin ahla bağırsam duyan olmaz,
Mehtap başlar, gecem kara,
Yağan hüzün az mı gelir?
Yine vuslat uzak zira,
Yanmak sana az mı gelir?
Dar yüreğim hayrettedir,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!