Ellerim bomboş, Leyla...
Yüreğim, içini sığdıramıyor kendine.
Bu yükü kim taşır,
Kim anlar, kim duyar beni?
Bir gece yıldızlara sordum:
Yaşlılığın, gençliğinin ellili yaşının başındasın.
Kalbin, bütün yaraların limanı artık.
Sayılar ardı ardına çürümekte;
Gençliğin yaşlılığı ha bitti, ha bitecek, yazık.
Hesapsızca ağladığın geceler,
Kavak yelleri esiyor başımda,
Nereye baksam seni görüyorum.
Işıksızlık ne kadar da zormuş,
Sensizlik gelmesin, boğuluyorum.
İçimde delice bir his var,
Gönülden gönle köprüdür
Ömür verdiğim gözlerin.
Aşkın dilinde düğündür
Yürekten saran gözlerin.
Yaram var yârim üstünde,
Anıların sessiz serzenişinde,
Pullu vedalar vardı eskiden.
Yüreğini, yüreğinin içine koyup,
Gelinliğe sarılmış tabutla gelen.
Yorgun düşerdi gözler, iplik iplik.
Yokluk, mevsim gibi soğuktu.
Temmuzda kışı yaşıyordu gönül.
Gözlerimde hüzün rüzgârı,
Boğazımda düğüm düğüm kelimeler zül.
Beşinci mevsime hapsolmuştu umutlar,
Hüzünlü çocukluğumu kaybettim,
Kanadım kırıldı, ömür eskidi.
Bir bir daraldı sayılı günlerim,
Yollar, ay yıl aldı, gurbet eskidi.
Gözlerimde o nisan yağmurları,
Canlanır eski hatıralar,
Gözlerimde birer birer.
Bir adım ötesi karanlık,
İnceden bir sızıya benzer.
Gelip geçer eskiyen şeyler,
Alışamadım ben şimdiki sevdalara;
Kimse görmesin bendeki seni.
Ömrüm seni sevmekle son bulacak;
Bu bir aşk yemini.
Ne hayaller geçer önümden,
Ölümün rengini söyleyebilir misin sen?
Bu dünyadan sonsuza giderken ebediyen…
Bembeyaz ve soğuktu ölüm, Sarıkamış'ta,
Beyazın esaretle geldiği o savaşta.
İçinizde bir sıcaklıkla gelirken ölüm,
Bedeninle hayallerin donar bölüm bölüm.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!