Çizgi çizgi şimdi yüreğim,
Zemheri ayazında üşüdü.
Bir yalnızlık düştü ki üzerime,
Tek bir mısra bir perdede fırdöndü.
Sivri bir şey saplandı içime,
Kulakların çınlar mı içimden geçerken?
Resmin iner bir damlaya ulu orta,
Kaç parçaya bölünebilir ki insan?
Kaç kez nefessiz kalır o son bakışta?
Bir bir eksilir takvim yaprakları,
Sonra gitsem diyorum,
Gitsem çok uzaklara...
Kalbimdesin, içimdesin,
Sönmüyor hep o yara.
Bağırsam, çağırsam neyleyim?
Geçmişin vazgeçilmezlerinde,
Dindiremediğin bir acıda erirsin.
Bir hayalin gölgesinde;
Çaresizlik nedir, bilir misin?
Kırık dökük sağır kelimeler,
Yüreğine hiç güneş dokundu mu?
Ne kaldı geriye, hiçten avuçlarında?
Secdede sakladığın selam ve dua,
Toprağa ekilerek dertlendi ta doğduğunda.
Öldürebildin mi ruhunu, bin pişman?
Hükmünü vermişsin,
Cezam susman...
Kelimelerim kifayetsiz,
Hiç yokmuşçasına konuşmaman.
Cevap vermemen sözlerime,
Bir yol var uzakta,
Kusursuz bir yalancı.
En çok neye pişmanım?
Herkes bir gün gider, be yabancı.
Bir çığlıkla geçer zaman,
Yokluğun cehenneme dönüşmüş,
Bağrıma yerleşen sönmez közmüş.
Öyle ihtiyacım var ki, çık gel;
Çık gel, bitsin artık bu bölünüş.
Saçıma zamansız aklar düştü,
Başıma gelmesinden korktuğum,
Sokak çocuğu talihsizliği içindeyim.
Dudakların arasından çıkan o ağır sözlerin,
Yanağıma çarpan sillenin sahibiyim.
Kulaklarımı yırtan bir sesle yükselen yalnızlık,
Ah, benim çocukluğumun fakirliği,
Siyah beyaz fotoğraflarda yer alan,
Donarak geçiyor gözlerimden,
Uzaklara kayarken sinsice yanan.
Çelik çomak rüya tadıyla zihnimde,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!