Başıma gelmesinden korktuğum,
Sokak çocuğu talihsizliği içindeyim.
Dudakların arasından çıkan o ağır sözlerin,
Yanağıma çarpan sillenin sahibiyim.
Kulaklarımı yırtan bir sesle yükselen yalnızlık,
Ah, benim çocukluğumun fakirliği,
Siyah beyaz fotoğraflarda yer alan,
Donarak geçiyor gözlerimden,
Uzaklara kayarken sinsice yanan.
Çelik çomak rüya tadıyla zihnimde,
Zaman su gibi akıp geçti,
Derin izlerini yüzümde bırakarak.
Saçımda aklar, gözümde yaşlar,
Kâh yordu, kâh vurdu, yakıp yıkarak.
Takvimler kayıp, zaman küskün,
Yağmur yağar yaş üstüne,
Yanan bağrım kanar şimdi.
Kalem kırıldı yazarken,
Kader dedim döner şimdi.
Yaralandı kâğıt aşkla,
Rahmet, himmet, bereket, şefkat,
Duada birleşir bütün gönüller.
Boynum büklüm büklüm açtım ellerimi,
Dilim, gönlümdeki baki aşkı diler.
Kaçıp durduğumuz ölüm var ya,
Hayat anlardan ibaret,
Küçücük şeylerden.
Tam yakaladım dersin, kaybolur;
Cumartesi de işte o günlerden.
Her şeyin bir sonu var;
Kalbim gövdeme ağır geliyor,
Başım bir urganda bağlı.
Boğazıma resmin düğümleniyor,
Darağacı yar ağacı.
İnsanın acısını toprak alır,
Kaldırımlar acıtıyor içimi.
Yâr’sız bütün sokaklara dargınım.
Yokluğun üşütür ıssız şehrimi,
Ben sana değil kendime dargınım.
Çareler çaresiz kaldı yarama.
Kalbimin ta derinliklerine,
Cennetten bir melek göçtü.
Güzelliği gülüşlerinde saklı,
Gönül demliğime yâr düştü.
Ötesi yok, gel aşkım ol.
Hatıralarımda yaprak döken acılarım,
İçimi üşütür, depreşen yalnızlığımda.
Bir ağaç gövdesi gibi köklerim çürür;
Derinden sızlar ayrılık günlerinin akşamında.
Vakitli vakitsiz ağır bir dem bu dökülen;




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!