Hiçbirşeyin maliyetiyle başlayan günde, gözlerinden
damlayan ışık hüzmelerinde bir kayıp, ve uçan zaman
kuşları bizi anlatmayan derinliklerde, kondukları dallar
kırık, ama, tutunur, duyulur şarkıları her bilinmezde, biz de
anlarız bir gün, uçup giden ne. Baharsa, nasıl gelir, bilemezsin, o gelir, ama sen de gidersin, ve bakmışın zaman kuşları beklemede.
Birbirinden ayırmak, kimi, niye, sanki apak.
Bir yar açılır, düşer kendiliğinden, uzar sesle
ve aş, senle gelen, dur belki, varacak, zaten.
Ver, sen, sana geldikçe bayındır.
Düşünceler ağır ve derinlere
girince, kelimeler, dalgalı denizde
tahta parçaları gibi sürüklenen,
öğle güneşi tam tepeye gelince
yakar ya ve gölge inince sakinleşir
gövde, bekle, uzun yolun girişinde,
Zerredir tutkularım,
zamana karşı,
alevler fışkıran.
Dehşet içre yüreğim,
sessizliği çağıran.
Gözlerim yolculukta,
Yüce zevklerin altın kapısında dururdum,
unutmak kadar güzeldi herşey ve hatıralar
bir bir dönerken, bir parıltının görkemine
vuruldum.İnce havaya karışmış, ah, o
musikiyle tenin, saçların durulmaz bir
şafağa savrulmuş ve yüzün aynasıydı,
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...