Dilin ülküsüyle yalın,
sardım çehreni, görünür
ol da, anlat hikayemi, bir
ima'da üzlaşsak,
sağlığa yakınlaşsak,
kim onarır bu açmazı,
Cisimde yaratılmış hayatla meşgul,
kendine kavuşursun iyice yoksul.
Önce sonra tükenmiş, birliğe kanmışsın
iyice yoksun.
Uzayan kelamın anlamı yoksul,
Yeterince ölüm açar, coşkun yaşamın kapısını,
geri kalan çürük meyvelerdir ancak. Yaşam
gibiyi oynar gider, sanki uykuda.
Daha bilinç, daha acı, toplar zaman dışı filizleri
koyu gölgenin sindiği alanlardan. Olgunlaşır meyve
ve kopar düşer de. Ama, bilinki artık ayak altında
Yok sohbetinde döner değirmen,
kimse kimseden bir şey anlamaz,
ben bilirim diyen. Herkesin kendine
göre anladığı dünyada, birlik, beraberlik
yanılsama, dilimizden düşmeyen.
Zengin söyleşimiz köken bulur, yok
Neşeyi yükselten rüzgar, ancak senden eser,
çalkantıyla dışarda kalan, kendinden bezer.
Bir zihin davası avucunda açan seher,
dalgınlık kervanları yolda kaybolmuş.
Kendilik kapılarından dönen, evin yolunu
bulmuş.
İşte gölge olduğun anlarda
anlam boğar. En güzel ezgi de
böyle başlar. Dar kapılardan
sakın geçme; ardına kadar
açılmışın da önünde bekle.
Estetik bir arzunun kırılgan çatlaklarından
sızmaktır yaşam, uykuların dağılırken
uçuşan baharlara, kendinle tanışıp,
öpmek korları, gülümsemek sonra,
alnın buluşurken yalın kuşlarla,
uzaklaşmak ufukların kaybolduğu
Eminim, övülensin, doyumsuz gözlerin
aralığından baktıkça bana, susmuş,
ağlayanım, sana doğru yol aldıkça,
getir ürperen tınıları, bir rüzgar akıntısında,
dener kalabalık, duyulmamış ezgileri,
hiç başarılmamış, farklı zaman duvarlarında,
Edindiğimiz yasa,
yalanla beslendi.
Kim nereden bilecekti,
gerçek görünmezdi.
Sustu kimliğimiz,
yeni çok eskidendi.
Ah, gizemini çözmekten güzel ne var,
bütün tat anlaşıldıkça artar, ne denli
uzaklaşsan ufuklarda, gene herşey
kapı, duvar. Değişkenlerin öyle fazla,
hepsine yetişsen bile, elde avuçta ne var.
Burda kavramlar, orda katmanlar,
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...