Yok sohbetinde döner değirmen,
kimse kimseden bir şey anlamaz,
ben bilirim diyen. Herkesin kendine
göre anladığı dünyada, birlik, beraberlik
yanılsama, dilimizden düşmeyen.
Zengin söyleşimiz köken bulur, yok
Neşeyi yükselten rüzgar, ancak senden eser,
çalkantıyla dışarda kalan, kendinden bezer.
Bir zihin davası avucunda açan seher,
dalgınlık kervanları yolda kaybolmuş.
Kendilik kapılarından dönen, evin yolunu
bulmuş.
İşte gölge olduğun anlarda
anlam boğar. En güzel ezgi de
böyle başlar. Dar kapılardan
sakın geçme; ardına kadar
açılmışın da önünde bekle.
Enfes bir eğlencenin doyumsuz
ahengidir yaşamak. Aldığın nefesin
uzandığı iklimleri koklamak. Zihinsel
bir şölende giz ayıklayıp şaşırmak.
Çözemediklerinle coşup, daha ne
yollar var diye merak. Esen rüzgarda
Kimse kimseyi dinlemez, ama, herkes konuşur, bunun ölüçüsü budur, anlamak değildir derdimiz, yükümüzü
devredecek bir gönüllü tercihimiz. Hiç buluşamadığımız,
buluşmalarda, ne var ne yok ortaya dökeriz, kimse almaz,
geldiğimiz gibi gideriz, her kafadan bir ses çıkar, dünyayı
dünya yapar, bir tatlı esintiyle sarmaş dolaş, rüzgar dinlemişse, başkası boşa uğraş, çek küreklerini engine,
kayıp define yoktur ama, aramadığına kapıyı aç, işte gene
Uzun bir yıl günü, yorgun akşamında,
tekrara sıkışmış can sıkıntısı duvarlarda.
Ama, nefes, bahar güllerine gebe, umudu
kesme, filizsüren gecenin karanlık düşleri,
aykırı gelen kabullerin sessiz itirazında
resmedilmiş gelecek, düşünceleri besleyen,
Biz nerede havalandıkta, yer artık tanınmaz bir yer.
Birşeyler koparken içimde, bahar dalları bir sıra asker,
selam durur hayatın çarpmasına, sonra gene bir sükun yer yer. O can fışkıran kıraç topraklar, ağır aksak, derbeder.
Gel susma öyle, oyuna katıl, yıkılsın isterse temeller,
hafif bir rüzgar kaplar ortalığı, dağılıp gitmişiz, havalandığımız yer o yer.
Bir talan ikliminde, susmuş diller ötesinde,
en uzak yıldızlardan payıma düşen, kararır
avucumda, sönmüş lavlar arasında gezinen
umut ne söyler anlaşılmaz, tarihin çağrısı,
aynının aynasında yiter.
Doğum öncesi varlıklar zincirinde
yerim, yeryüzü ziyaretini beklerim.
Başka alemleri gezer de dilim,
köşe bucak ererim. Dünya yangının
da alev alev, burçlara karışır,
geçmişime dönerim, Sen, ben bu
Düşünceler ağır ve derinlere
girince, kelimeler, dalgalı denizde
tahta parçaları gibi sürüklenen,
öğle güneşi tam tepeye gelince
yakar ya ve gölge inince sakinleşir
gövde, bekle, uzun yolun girişinde,
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...