İşte varlığın altın şafağı söker,
yeni başlangıçların dizinde
uyur bebekler, çok bilinmeyenli
hayatın penceresinde, aşk
seyreder, katılsan yangın,
uzak dursan diri an elden
Bir düşüncenin kanaması, çiçeklere seslenen, açmamış,
ufkuna doy da kendini besleyen ışığın ol, beslenir uykuların bile, sabahı önceleyen, kanıtlanmış bir geziden
geriye kalan uçarılığına, eylem gücü aynı zamanda, belki
uzaklaşırsın, seni aşanla beraber ama dönüşü de aynı
yuvayı işaret eder, gömülmüş de olsa çıkar artık, kapanın
özgürlük vadisine uzak kalmadan varmalısın, görülmeyen
Bir dokunun iletilmesi, kendini terketmesi,
karıştığı yeni kan, zamandışı sözün eklenmesi,
oluş ve bozuluş arasında kurulan, eriyip tekrar
sokulan havasızlık doğasına, kurar kaybettiğini ve
öksüz geçmiş evrenini, bitimsizin kulağına fısıldar,
açar uçları güzelliğin dokunuşunun, temin eder
Bir başınalığın keyfiyle açılan kilitler,
müdaheleden azat dolaşan görüntüler.
Zihinde bir çağlayan mesafelere egemen,
unutur yanlışı, açıklığa adanmış birden.
Düşen damlalarla, daha diyen zaman
Hiçbir şeyin gücüyle hiç, mesafelerde sancılarını
biç, karanlık döngünün bitimsiz oyunu, körlüğünde
beslenen hiç,
Hem çok canlı, çokca ölü, kesintisiz ve uç, kendine
olumlu, sende zulümlü, iç, belki yudum yudum ya da
Bir ten fırtınasının müzikal dokunuşları, ya ölürsün
ya kalır hazzın uçurumları, kayıp iklimlerin rüzgara
dolanması, her yükselişle yerle bir, ölümcül açılışları.
Unutmak kadar derin, sevincin salınımları, okur yazgıyı,
döner terkedilmişe, bir erime potası, bulunup, kaybedilen rüya kalıntıları.
İyi bir şey fazla sürmez öyle, güzel olan her şey öldürür önce ve sözler dil kuyusunda unutulur, bir gün bir uçurum
başında bekleyen, kucaklayarak, yola devam eder ağır
aksak ve kendi sevincini kurarak, gülmeyi öğrenir, duvarda biten hayatın ellerinden tutmuş, saklı akışı
açığa vuran, gün doğarken bile keskin bir kılıç gibi
parıldayan bu gizil düşünceyle başbaşa, bağışlar hakikati,
duyumsayarak, önünde açılan çukurlardan atlayarak,
Ürkünç vakalarda suskun geçen, gözlerin
ışığında parıldarken, yakılan ağıtlarda yere
dökülen bir nehir, tarihin içinden geçen.
Sen sana, ses sese ulaşmadan kaybolurken,
anlayışın uçurumundan düşen çığlar, yolu
tıkadıkça artan sancılar, doğum tetikler, bir
Temsilin daha azı olmaz, herkes kendini inşa da
sorumlu, hiçbir şey hatırlamıyorum, uzak bir köşede
yüzünü dokuyan bir yüz den başka, anıların defnedildiği
yerde gergef gibi çalışıyor, kabullerin yadsındığı edilgin
dayanıklılık soğuk ve sisli, ama, sıyrılıyor giderek açıklık
gösterisinde halay başı adeta, ilerliyor toprağı ezerek,
Taşa sızan yakınlık zihinlerde çınlamadıkça,
uygun bir karşılık bulamaz zaman aynasında.
Boşluğa bakan gözler solup giden ışınların
uzaklığına hayranlıkla, geri getirebilir yankısını,
unutma.
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...