Bu yaban dünyanın
ince sızılar ustası,
toplar bütün kötülükleri
aklamak için benliğinde
varlıkla iç içe, kapanmış,
diğerlerine ve kendine uzak
Artık görmez olduğum senli benli
gölgem, nasıl dursam da bilsem.
Tekdüzeliğin zincirlerinde ölürsem,
bir kaynak daha ürer miydi, kendime
vaatlerle avundum. Tanımsız zamanların
kuluydum. Aynada solan derim, sırrında
O ateş yoksa varlığında, gün solardı belki,
sessizlikte kapanır, bir yokluk türküsüne
ad olurdun, işte yangının kurdu gerçekliğini,
hiçbir zaman bu kadar hür olamazdın.
Direnme gücü ses verir, yükselen bayraklar
Her kıpırtı bir ulu dua, ulaşır kendiliğine
boşluklarda, kuran zamanın unutuşu
çınlar duvarlarda, yakın, uzak, tekin
değil yaşamak. Kayıp zeminde isyan,
bir dal uzansa konsam, sesler iklimine,
saklıdan.
Dünya bu olmamalı, süreğen gerilimin
açmazı, daha sakin geçişlerde kaybolmalı,
söyleyebiliyorsak olmalı, bir şaka mıyız,
dörbir yandan esen aşılırken, kayıplar
ruhu ezer, umut zenginlikse, unutulmamalı.
Sahilinde yüzmeye gittiğimizde
kıyıda yatan şişmiş bir cesetti
ilk hatırladığım Samatya.
Sokaklarında kavga ettiğim,
sonra neden böyle diye
günlerce kendimi kemirdiğim.
Sebebim oldu diyordu, iyi de neden,
biz böyle düşünmemiştik çünkü,
hayat ne umduğun değildir, bulduğunla
yetinmekte erdemli, madem bu kadar
üzerdi, öncesi ve sonrası da gizemli,
boşver zaman üstüne geldiyse,
Saf ve soylu ruhların barınağı, öteye adanan davranış.
Yaşamda kurban edilsen de, karanlık bir tünelin ucundaki
ışığa yürüyen zafer tacı, kazanılmış.
Bilinci besleyen ırmaklarda yıkanmış, uzak bir geleceğe çağdaş, yarınsızlara direnç şarkılarıyla, keyif kuleleri, kurulmuş.
İşine gömülmüş, ışır kenardan bakılanları, alkışlanmamış
bir duman gibi yükselir sakınılanları, kapsayan, unutan gizemli dili, saklı bir uzanımı hazır eder görünüme, içerde yıkılmış, dışarda ağaran bayrakları, solan renginde taşır tanımsız umutları, şehri dolaşan açıklıkları, kapar izlenime gezdiği karanlıkları, bu gel - git öyküsü hep söylenir, şarkılara dolanıp, dillenir, yakın ve uzak, ama bir kadın başlangıç yapar, gerisi gelir.
Hem buyum hem o
anlaşılan, neden
tek şekildeyim.
Bırakınca iplerimi,
biçimsiz bir engindeyim.
Akıl çizemiyor sınırlarını,
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...