Bir düşünce, bir unutuş, bir ıslık,
dallarda gezen başıboş soluk,
belki unutmaktır, hep varolmak,
bu çorak topraklarda kurumuş.
Bir açıklıkta kaybolmuş, bütün
yitiklerini yeniden bulmuş, durmuş,
Yalnız saatlerin dağlar yükselten ölümcül
kıvılcımları davet eder yalın seslenişleri,
duyulmayan karşıda, fakat, derinden hissedilen,
bütün çatlaklara sızmış, kapaklanmak bir oyunda
tekrar ayaklanan görünümlere bindirilmiş yaşam
parçaları önümüzde aktıkça, daha uygun çözümlerde,
Onaylamıyorsam, nerdeyim, bir garip bülbüldeyim, sesi gecede duyulan, gündüzün merkezindeyim, her gül de açan kokunun duyulmayan ikliminde, bütün gezilerde görülmeyen yerlerdeyim. Sağır sultan bile duydu, her işitmeyene özel bir çareyim, çaresizliği eğlence yapan günün ışıyan görkemindeyim. Aslında size değil sözüm, öyle bir şey yok ki neden söyliyim. Suskunluğun şarkısı zamanı önceler, arkasından gelen uzlaşmazın günündeyim, uyudun uyandın, gün daha bitmedi, o görkemin güveninde kendi harman yerimdeyim, daha ne ekinler var biçecek, kimbilir hangi verimlerle, gün tekrar dönecek, bir aklın tökezlediğini, belki bir başkası bilecek, zaman tekerinde dönen, sende eksilen, ben de eriyen, bir çığ gibi büyür de, bir gezegen daha kurar varlık, yokluk evreninde şimdi bilinmese de. Gün terkedildiğin de.
Müthiş bir oyunun
şahane bireyleriyiz.
Aczimizden fışkırır
imkan dehlizlerimiz.
Hem kaynağız, hem
tükenmişiz.
Söylediğin türküyü daha önce duymadım,
ne söylersin de sızılarım artar daha da.
Sus da bir soluk alayım, yatışsa gergin
tellerimden kopan nağmeler, duyarlı
bir ağıza öykünmüş, yalan.
Biz kalabalıklar arasından
sıyrılıp anlaşılmayan zamanlarda
yolculuk ederdik.
Tınılar, sesler evreninden altın
damlalar gönlü saran, bir alev
Kendini taşıyan gölge,
taşlara yazılan sessin.
Sabaha açılan perde,
geceleri güneşsin.
Biriken kin ve öfke,
gözlerdeki çiçeksin.
Sevinmenden bahar kokuları ürer,
dokunduğun yerde kaybolursun,
bu nadiren ülkemizi ziyaret eder,
kalan zamanlarda harab olursun.
Yeniden yeni zevkler gücünü burdan
alır, hayat eğilir alnından öper,
Süresiz şafaklar arkasında aranır,
kanımdan havalanmış sevinç kuşları,
nabzımda can veren yokluk, kaybın
görünür olması.
Yayılan bu sessizlik ilk, gözler mavi
Hem keyfiyim hem kesin,
size ne, benim ilmim.
Ciddiye alsan müşkül,
kafanda evir çevir.
Çözerken eğlenirsin,
durduğun yer senindir.
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...