Bir hissediş coğrafyasını dolaşan katı duyuların
yakaladığı sönük açıklıkların ansızın yükselen
parıltısı, umut damıtan.
Yokoluşun benzersiz arkası, yaklaşan, uzaklaşan
saatlerin gezegeni, bırakılmışlıktan, oluşa geçen
Hep beraberdik bu gece,
yalnız çıkıyoruz, bunda bir
tuhaflık var.
Uğuldayan sessizlik bile
yeter dese, coşku sürmeli.
Geçişlilik alanında her zaman, bakışımda
eriyen tenin de kalan, zamanın içinden geçen
zaman, bu dünyadan bana armağan, imkanı katlayıp
önüne koyan, duyuşunla sen bir an da buluşup,
ben de saklanan, her öte filizleri burda kök salan,
sarmaş dolaş hayatın çözülen bağı, girip kaldığın
Çok çalıştım durgunum,
daha ötesi yorgunum.
Hanın kapısı açılsa,
dinginliğe selam durulsa.
Kopsa çılgın saatler ardından,
gelse altın rüzgarı yanlışın.
Kısa kavrayışların ölümcül tuzağında,
bir de kavrayanların kötü niyeti olmasa;
eksik kalanı başkası tamamlasa.
Açılırdı kilitli duran, ortada kalmazdık.
Hayır böyle olmuyor, doğruyu
göstermek de yetmiyor; izleyen de yok.
İnce bir sevişmenin ortasında, sevgi
zulmeder, artan uyum yetmez, tel tel
dağılan saçların destan olmalı, rüzgar
gibi esen bütün sesler bir olmuş,
daha, belirsiz ayrıntıyı över.
Ne kadar doluysa gönlün, yırtılacak
Muhteşem bir kadınsın güzelim.
Beyazlığın doyumsuz, pürüzsüz
gerdanından iner, göğüslerinde
dururum. Böylesine coşkuyu,
bildik evrende zor bulurum.
Kasıklarından doğan aslında ölüm.
Öz kendine geliştir, kendin öz de bitiş, kulak, ses, bir arada, duyularla özdeş, ses girer zamandan, terkediş
bir le can, kurtulur yavan, kimlikte bir, buluş bulunuşu
öper, dudaklar alevde söner. Söylemek mümkün olur,
ama sözler sözleri emer, ortada kalan yoğun sis, birbirini örten sessiz, karanlık bir hücrede dönen, kalan gidişe uygun, uygunluk temel de söner, kara bir gün ayılmaz, böyle bir rüzgar, uzaklaşıp kaybolmaz.
Garip seslerle havalandı kuşlar,
bir işaret mi ilettiğin, ben yiterken
kahreden zamanın pençesinde.
Burdan nereye gitsem, diner
çaresizliğim.
Bu temassızlık yakacak canları,
bakıp da görmeyen gözler.
Kayan yıldızlar gibi gecede,
acelemiz de kaybolup giden.
günün doğası belki, insanı
yoran eşya oluş, bunca sızlarken
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...