Sanki kır çiçekleri uzak diyarlarda açar.
Bizim buralara sert rüzgar. Bir sanıyla
bağrımızda büyüyen ağaç, dallardan
göremeyiz, o güzel kokular elimizden kaçar.
Uykulu kır çiçekleri, uzun zamandır hasretim size,
Kırılgan iklimlerin itirazında, soğuk yeller esince,
duyulan sen, bırakıp gittiğin uzaklarda, istemesen de
birden, belki uyum gerekliliği, yapılanda eksilen, bütüne
sinmiş, hep senden, girilmiş bir mağara, nefes ve görkem.
Gel desen, desene de işleyen, bir bir gelişimin, bak ötelerde görünen, burda ve şimdi beraberce kaybolmuş,
elden ele derken, elinde yiten, say ki sensin o, ya ben.
Hiç gerçekliğiniz olmayacak mıydı,
uykulu gezinen varlığın nerde açılır,
ve tamam olurdu, bir söz yangınından
kurtarılmış ganimetler ağır bir yük,
atın bütün yükleri, tüy kadar hafif günler
anlamayla gelir, sonra bir akıntı tutulmaz,
Ah, nasıl boşandım
yağmur gibi.
Değen su mudur..?
Bu uçuşan binlerce kuş
kime susuştur..?
Kokladığım güller,
Çok uzaklardan bakarız birbirimize,
senin acından kime ne, çok anlamak
istesek bile, bizim elimize batmadı ki çile.
Ne vaktimiz var size, ne de derdimiz öyle.
Bir iki hayıflanma yeter bile, bakalım önümüze.
Tarih, yayınlar görmezden gelir, kendimizle
İnce bir sızının çevresinde döner,
yaklaşan, uzaklaşan saatler, bütün
bir hırsın boşunalığında, neyi hedefler,
doğru seçimle, varlığa katılmak, tatminkar
oyalayan, altın yakınlığın çağıran busesine
sarılmak, kendine taç giydiren ödülü kapmak.
Akla kim karar verir de
biz bu işi biliriz deriz.
Bir süre gelişir, sonra
tekmeleriz.
Eğittiğin güdülerin olmadık
Minik bir karım var,
elleri yumuk yumuk,
belli ki sever beni.
Sarılırım akşamları gelince;
utanır sevgisinden, sarkıtıp
arkasında kendince
Susarak konuşur karım benim,
gözlerinden anlamlı kelimeler geçer.
Yalnız saatlerimizde bir ben okurum.
Durgun yaz akşamları gibidir tepkileri,
hiçbirşey kıpırdamaz; sessizliğinde
anlam gülleri açar, koklarım uzun uzun,
Ya da ağır duyumsanır da,
berrak yorgunluğunu kovar,
daha gerilim, daha nüfuz,
görmeni arttırır da uykuyu
uzaklaştırır, bir zıtlığa ikna eder.
Daha derin, daha yoğun.
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...