Çekerler bıçaklarını
parıltıyı görürürüm aldırmam.
Beklerim vursunlar.
Benim de gelir günüm, saatim.
Issız yollara çekilirim,
hüznüm tamam.
Yapay tanrılar ürer yolda yürüyen
insanlardan. Siyah paltoları, toprağı
ezen ayaklarıyla, uzak mesafelere
gider gibiler. Yalan sanki geçmeleri
önümden. Neye göre varlar.....
Çok karmaşıksın ve yalın, görünmez
kapılarda yazılı adın. Bilme okyanusunda
defalarca yanıldın, belki vaktin yoktu ya da
merakın, bunca çeşitlilikte saklı bir limandın.
Kaygı dünyasının gizil güçleri bir yol açar,
geçilmeli, tam bitti derken bu neyin nesi.
Taşları dokuyan ışık, her ezgide yükselen çığlık,
bir görünüp bir kaybolan açık bir duyum ötesi.
Zehir gibi acı, bal gibi tatlı yapı, bir kez şekillendi mi
boynunu sıkan ip gibi. Kader deriz ona ve ölüm ötesi.
Hesap kitap çağının görünmeyen lekesi, ayağımıza
dolanan kirli niyetler, her neslin çilesi, körlüğün yaydığı
Uygun karşılıklar zamanı, belki hiç varılmayacak,
bir gülümsemenin araladığı, bakışın yoksadığı, kör
bir noktada ilerler, durulmaz, sessizlik de sunar,
katılıp yitirdiğin soğuk yansıma da, güneş soluyor
yavaşça, umutsuzluk eğitir ve sonra, ne kaldıysa.
Nesnelerle akan zamanın üstün dilinde,
damla damla düşen ürperiş, bir gizil
damarda ulaşılmayan özleme ermiş,
duyulur ıssız geçişi, bütün manzaralar
donmuş, kopan gürültüleri, ortak
mülkümüz olsun, herkes görsün de
Siz beni nerde bıraktınız..?
Ben ordan devam ediyorum.
Yalandan göz kırparsınız,
gerçekten ömürsünüz;
arada çok değiştiniz.
Tanıdığım bir başkası,
Sayısız olaylar, farklı yer ve zamanlar,
hallaç pamuğu gibi atarken varlıkları,
tarihin yavaşlığı, bilginin uzaklığı, ezdi geçti
insanları, kolay alışkanlıklar pusulasında,
gündelik sancılar pençesinde, talihin rüzgarları
savurur ordan oraya.
Odalar haindir,
öldüren.
Odalar basınçtır,
gözlere vuran.
Odalar güçlüdür,
zincire vuran.
Apaçıklığında kırılır saf neşe,
kalır ölgün birikintisi sızıntının,
dönüşür gri tonlara, kapatır
kapısını gövde kımıl kımıl
emen dalgayı. Şaşırmış;
ilk kez duyar gibi, uğul uğul
Daha insancıl, merhamet, öykünme, takdir, tevazu, sevgi temelli seslenişleriniz samatya' da kemale erme yolunu işaret ediyor, azizim.
Duyguların gerçeklerle karşılaşması, tokat gibi çarpan acıtmalar,sert toslamalar, ifadelerin acımasızlığı, edilenlerin başa getirdikleri, soğukda olsa yaşamanın çekiciliğini vurguladığınız ilk eserinizi kutlarım, bu uslubunuz artık sahne oyunu yazılması gerektiğini çağrıştırıyor.
Daha insancıl, ...