Fatma Avcı 2 Şiirleri - Şair Fatma Avcı 2

Fatma Avcı 2

Konuş şimdi; sus zamanlarından arta kalan ne varsa
Konuş şimdi; unutulmazlıkların ardında saklı kalan ne varsa

Konuş şimdi; ağlarken damlamaya korkan gözyaşlarının yanağını sızlatırken bıraktığı sesle
Konuş şimdi; içindeki çocuğu öldürdüğün kanlı kelimelerinle

Devamını Oku
Fatma Avcı 2

Kaybetmek hayatımızın bir bölümüydü, birde yaşananların ruhumuza attığı derin çentikler. Her birinde başka anı, başka umut ya da hayal kırıklıklarının bıraktığı izler. Onarmaya çalışıyorduk açılan derin izleri sözcüklerimizle. Farkında değildik, belki de birbirimizin acısını paylaşıyorduk. Ya da acılarımızı acıyla örtüyorduk. Çivi çiviyi söker misali.

Aynada kutsanan aşkın namelerine bıraksak ta kendimizi, sonunda ağlaşan dervişlerin dergâhında oturur bulurduk kendimizi. Okunan şiirlerin harflerinde damla damla erir, name name buhar olup yükselirdik. Mızrabın tele her dokunuşunda yitik zamanların namelerini dillendirirdik. Avutucusu olmayan yüreklerimizin gözlerinden süzülen yaşların selinde boğulurduk.

Çığlıklarımızın ulaştığı isyan perdeleri sonunda aşka aldığımız biletler avuç içlerimizi kanatırken biz hala gelecek olan mutluluk treninin kompartımanlarında sevişmeyi hayal ettik. Umut güneşlerine astığımız bakışlarımızdan hüzün yağmurları dökülürdü ve biz o yağmurlardan ıslanarak çıkardık. Bekleyişin kanlı matemlerinde iç burukluklarının isyanını gömerdik. Düş rengi kızıllıklarda boğulmamak için bir nefes olsun diye hayal penceresini aralardık. İçeri dolan esinti yürek yangınını harlasın diye.

Devamını Oku
Fatma Avcı 2

Gün batımının dinginliği sakinliği gibiydin. Hayatın acımasızlığını ardında bırakıp yorgunluğunu gecede dinlendirecek olan gün gibi.

Karanlığın yalnızlığına sığınıp, benliğinle savaşmaya başladığında aklına gelen ilk cümle ile kendine gelirsin. Yalnızlık karabasan gibi sarar seni. İçindeki ölü toprağını atıp silkelenirsin. Alnında oluşan birkaç damla ruhuna düşer. Kabuk tutmuş yaralarından sızan acıya sözcükler merhem olur. O zaman anlarsın aşkın umutsuzluklarla pişmiş olduğunu.

Dağ başı yalnızlığında acılar, aşklar ve umutlardan oluşan koronun son namelerini duyarsın. Her biri seni bir yana savurur. Birbirine düğüm olmuş duygular başkalarının yaşamlarına karışmış yaşamların ortasındasındır. Sus zamanlarının başladığı hastalıklı korkularının kurumuş isteklerinin tama ortasında tek başınasındır. Bir duygu sağanağına yakalanırsın. Korunmak için mücadele bile etmeden sarsılan bedeninin nöbete dönen krizinde acıyı daha da derinde yaşarsın. Zamanın dolmasını bekleyen ölümü düşleyen hasta gibisindir.

Devamını Oku
Fatma Avcı 2

Susmaları bıraktım, şimdi konuşma zamanı, acıların hüzünlerin iç burkulmalarının bir bir ortaya dökülme zamanı. Savaş meydanında yeni bir günün başlangıcı bu gün, açılmamış mektupların, okunmamış satırların savaşında konuşma zamanı şimdi.

Yeni günün ağırlığı ile uyandım ve sensizliğin ilk ışıklarıyla güneşi yüzüme çarptım ve ellerimden biz döküldü. Tutamadım sen gibi ışıkları ve günü, aydınlığın gölgesinde kaldım. Göz pınarlarımda bir yangındı yaşadıklarım. İncecik bir sızı halinde yanaklarımdan düşerken toprağa bir avuç bulut aldım ellerime, senden kalan anıların içimde bıraktığı izleri kimse görmesin diye sildim, savurdum rüzgâra alınganlık olmasın diye.

Kendi ellerimle yarattığım tuzaklarımın içinde yelkovanı kırık zamanların önünde dolanmaya başladım. Her saat başında çalan gongun sesiyle yaşadığım buruklukların acısını duyumsadım kahır zamanlarıyla. Yüksek duvarların canımı acıtmasına aldırmadan bedenimde oluşan yaralardan akan kanı görmüyordum bile yürek kor halindeydi ve acıların en büyüğünü yaşıyordum.

Devamını Oku
Fatma Avcı 2

Derin bir izdi yüzümde bıraktığın. Anlamlı bir hayatın ortalarında unutulmamak dileğiyle atılan bir imza gibi. Güzellikleri yaşarken farkındalığına varamadığımız hüzünlerin imzası. Dokunuşlarında kalan iç sızlamaları, ayrılığın ertesine vuran sancılar gibiydi.

Sevgiler yaşanırken büyüyordu, acılar hissedilmeden. Yürek burkulmaları sevginin ellerinde bertaraf ediliyordu. Dokunuşlar, öpüşler, ten kavuşmaları hayatın acılarını örtüyordu. Bir de senin sinsi sevdanı. Nasılda inanmıştı bu yürek, bu beden senin sözlerine, senin dokunuşlarına. Aşkın gözü kör dedikleri bu olsa gerek. Doruklarda yaşarken duyguları, tepe taklak yuvarlanacağımı hiç düşünmemiştim. Sırtımdan vurulurken yavaş yavaş, ben hala gülen yüzünün mahkûmiyetin de hayatı sen sanmıştım.

Nasılda keyifle anlatırdın aşkı lal rengi dudaklarınla. İhanetini nasılda perdeler din gözlerinde. Ben sana aşkın kolları ile sıkı sıkı sarılmışken sen nasıl da yalanlarına beni mahkûm ettin. Acıları yaşamayalım derken dudakların, yüreğin ihanet planlarının en acımasızını hazırlıyormuş. Göremedim. Masumiyet ve çocuksu duygularımın arasında, acının yavaş yavaş içime çöktüğünü hissedemedim.

Devamını Oku
Fatma Avcı 2

Suskunluklar içerisinde binlerce sessiz kelime yağıyordu bu kente. Camda gözleri ağlamaklı bir çocuk, ellerinde can çekişen bir yürek, özledim demeye bile çekiniyordu…

Dağılmış kalbini toplama gayretindeydi yaşam için uğraş verdiği endişe verici caddelerinden ve boynu bükük sokaklarından. Her bir parçasında özlemin kokusunu alıyordu kandan izlerde ki yürek dokunuşlarında…

Kaldırım taşlarında kazınmış olan küçücük ayak izlerini, birer birer siliyordu. Gözlerini kapatıp, derin bir nefes aldı. Bakmak bile istemiyordu yalnızlığın korkutucu yüzüne ve ağlamak onun için sadece yanan yüreğini sulamaktan ibaret gibiydi…

Devamını Oku