Yaprakları dökülmüş gül demetleri gibi sadece dikenlerine dokunuyorum. Avuçlarıma kan doluyor. Acısı yüreğime inerken sensizliğin yalnızlığını duyuyorum. Bütün çiçekleri yok etsen bile, her kıştan sonra baharın geleceğini biliyorum.
Sen kirpiklerime astığım düştün. Kırparsam düşüp kaybolacaksın diye kımıldatmaya korktuğum. Beklemek susmanın hangi adıydı? Ses vermeyen kör kuyuların karanlık duvarları gibi acımasız. Konuşmalarım duyumsuz, sorularım cevapsız.
Yoktun yıldızların son durağında, ısız sokaklarda şiirler gezindi. Öykümüz sokak lambalarının ardına gizlendi. Çöl ayazında kuma damlayan damlalar gibiydin. Ruhuma ruh veren ses, dalga dalga nefes gbiydin.
Ilık meltem rüzgârları gibi,
Kulağıma fısıldadığın sözcükleri bırakta git.
Hazan mevsiminde dökülen yapraklar gibi,
Avucuna bıraktığım yüreğimi bırakta git.
Seni sensizliğin avuçları içinde sevdim,
Yokluğun hançer gibi içimde saplı dururken.
Ben seni, duru gözlerin enginlğinde sevdim,
Gidişlerine aldırmadan, pervasızca yok oluşlarına.
Ulaşılmazlığı yaşasamda yüreğimin derinliklerinde,
Yalnızlığım bir kez daha sahneye cıktı,
Ilık iki damla yaş iz bırakarak yanaklarımdan süzüldü,
Yalnızlık baş ucumda celladın kılıcı gibi dururken,
Sen beni bıraktın,ben hayata tutunmayı…
Birkaç saatlik yalancı düşler uğruna,
Gömüldüm gene yalnızlık batağına,
Ne yana baksam, hep ayrılık hep hüzün.
Beden kaybolmuşluk içinde gark olsa da,
Tutunacak bir bakış, bir söz arar özüm…
Ben bu dünyaya ait değilim derken,
Sisler içinde kıyıya yanaşan,
Rotasız bir gemi gibi,
Ateşte dans eden ışık misali,
Kilitli tuttuğun bir köşede
Gözlerindeki sevgi uyanmıştı.
Kaybettiğim masumiyetimi buldum,
Hüzün yüklü gemiler geçerken,
Gönlümün uçsuz bucaksız Limalarından.
Gözyaşlarım ummana karıştı,
Yalnızlık çöktü göçebe yüreğime.
Açık yaralarıma tuz bastım,
Berrak bir düşüncede değilim şimdi ben,
Karmaşık bir hisler cümlesinde kıvranıyorum.
Aşk ten değilmiş, sen değilmiş, benmiş,
Sevda değil, hışımmış, belaymış, boranmış.
Dudaklarım kan kustu kalbim tutuştu,
Özlemek
Buruşmuş fotoğraflarda bir vücut, saramış kağıtlarda bir isimsin.Yaşıyor olmam önemli değil, çölde bir kum tanesi,yağmurda bir zerreyim...
Sana susuzluğumu gideremiyorum. Sen yokken ben, mekanik hareketler yapan, sağır ve dilsiz gibi oluyorum. Sadece yürüyorum, bakıyorum, uyuyor uyanıyorum. Kurulu bir oyuncak gibiyim. Arkamdan anahtarlarım çıkarılsa yaylarım bozulur bir daha hareket edemeyecek gibi olurum...
Duygularım yok, deneyimlerimi unuttum. Yüreğim mengeneye sıkışmış gibi özleminle kavruluyor. Özlemlerim büyüdükçe, yokluğuna alışmak dahada zor geliyor...
Mürekkep mavisi yagmurlu bir sonbahar gününün, donuk gri renkleri gibi yüreğim. Kendimi hüzün labirentlerinde hissediyorum.
Sonbaharın hüznünde yaşarken, baharı düşünüp,
Geceye dalıp gündüzü hayal etmekteyim.
Sabrı öğrenemden aşkı yaşamaya çalışırken,
Ayın hilalden dolunaya varmasını beklemekteyim...
Sessizliğimin sukuneti karanlığa karışırken,
çok güzel bir şiir yazanı kutluyorum...bir yürek çırpıntısı bir ağrı...kaleminize sağlık...