Sonsuz hüzün müydü sana döngüm
Bilenirken zaman, akrep kıskacında
Eriyip giden ömrümün, birinci devresi tamam
Al vur başımı yar, dönersem bu yoldan
Ne bir ahh ederim
Ne bir aman dilerim cellâdımdan…
Suskunluğa büründü hatıralar
Kalın duvarlar ardında üzerleri örtülü
Bir kadın koşuyor içimde
Çığlık çığlığa
Ellerinde yüreği, kanı revan içinde
Dışım sessizlik, içimde öfkeler büyüyor
Taif'im tavaf eder gönlüm
Metaf'ta gönül kabeni
Bekleme!
Bitmez bu tavaf'ın
Ebediyete intikali!
Bir çiğ damlası düşer dudaklarıma
İsmin dolanır dilime
Kendi kendime telkin ederim “sükuneti”
Sus derim sus, sabret hele…
Seni bana getirenin vardır bir bildiği
Uzak şehirlerden kokun gelir
Bak çıkardım bildiğin tüm maskelerimi
Öylece geldim kapına, bu yüzüm sensin...
Her gün aynaya bakıp ama görmediğin
Yüzümde derin bir bıçak yarası sevda izin...
Tanı, ellerim senin gözlerim senin sesim senin
Bugün sarılıp öpmek istiyorum herkesi
Herkese gardaş demek can demek geliyor içimden
Sanki tekmil ağaçlar çiçeğe durdu
Sonbaharın orta yerinde
Bugün tüm kokular yar’dan geliyor
Misk-i amber yer gök
Kristal cam kırıkları canımda
Her parçası ayrı kımıldar
Ayrı ayrı kanatır yaralarımı
Dostun sözü
Bir bütündüm seni tanımadan evvel
Şimdi parça parça bölündüm acılara
Sıkı sıkı kilitlenmiş kapılarımı kırdın
Cebren girdin hayatıma!
Yollarıma diken ekmişsin gül sandım
Derler ki evrenin mayası aşkla yoğrulmuştur, eğer aşk duyulan kişi bu aşka sahip çıkmıyorsa neylersin!
Dışarıda yağmur var bir tanem
Sakin kendi kararlılığında
Toprağa inen
Bacalarının tütmesinden belli
Bir yaşam sürüldüğü evlerde
Hasret dolu gözlerim
Bir başkadır benim kankam