Hükmüm yoksa açmadığım dalda.
Ne kış bitsin Ne bahar gelsin, beklemem
Ayazda kavrulsun da pişsin yüreğim
Ne zemheri vurur da dondum demem.
Sözüm geçmez özümden başka kimseye
Ne isyana döner ne boyun eğerim
Tükenmekte can damla damla
Eriyen mum gibi
Cılız aleviyle bir varlığa bir yokluğa ipil ipil
Biçare ömür saçarken nurlarını
Gün gibi
Buruk bir tat dudağımda
Yarını olmayan bir yoldayım
Dönsem dönülmez
Gitsem, gidemem!
Ayaklarım prangalı
Anahtarı yüreğinde
Açsam, açılmaz
Daha yüzünü görmeden,
Sesini duymadan bendeydin.
İçimdeki zulanda beklemekteydin
Öyle vazgeçilmez bir zamanda geldin ki;
Hoş geldin.
Bu yol nereye gider usta!
Ben yolcuya hasta,yol bana dikenli
Bu yol neden bu kadar kısa usta
Her virajda bir ağır hasta...
Bu bedbasiz ömrüm yasta
Yardan aldım yarayı
Geri dönülmez yollara
Yolcu ettiğimden beri seni
Sol yanımda bir ağrıyla yaşarım
Sen mutluluğu bulabildin mi bensiz?
Ben hala sensizliğe yanarım
Ah şu unutamamak, sesini aramak seslerde
Ah gözlerini aramak, gökyüzünde denizlerde
Ah şu vazgeçememek, ömrü talan sevdasından
Yokluğunda ölümü aramak, ateşte közlerde…!
(Dönay Kurt)
O müşfik gözlerini gözlerimde saklıyorum
Geri kalan ne varsa hayatımd...an ayıklıyorum
Ben yine gönül evimde aşkla hasbıhalde
Gel gör ki; hala sol yanım ateşlerde
O yangında kavrulurken pervasızca figan içinde
Bilemedim...
Seni Sana Bırakıp-
Sen ayrılıklara aşıksın bilirim, bense sana
Bırak acısın dizim düşmüşken kana kana
Hangi keder savurur bilmediğim o yana
Sessizce giderim gör, seni sana bırakıp!
O son gelmeden ölümü yaşatmak niye?
Bir başkadır benim kankam