Günün erkencileri
Martılar kadar çoktular
Birikmişlerdi iskeleye
Seyir terasına çıkmış gibi
Bakışlar gezdirirken etrafa
Su kuşu seslerine eşlik
Kül inmişti geriye
Ateşin alevleri sönünce
Beyaz kanatlarıyla süzüldü kuş
Yere
Küllerin dibine
Rüzgar yetesiye
Uysal bir gülüş bırakır bakışlar
Düşlerin katresinden
Geçiyor ardına bakmadan zaman
Bin yılların kurduğu köprülerden
An durur
Uyandım ansızın
Vakit öğleden sonra, akşama yakın
Bekleme salonu olmayan yazıhanenin
Önünde durmuş
Vasıta bekliyorum
Keder üşüşünce aşkın girizgahlarına
Bir söylenti kopar
Kökle dal arasında
Yapraklar savrulur
Yaylıma çıkan sürü misali
Dağılır etrafa
56
Yoksunluğun hükmünü giymişsin
Hırpalanmaktan mustarip aklın
Kılıç gibi bilese de sözleri
Uzaktan bakıp söylenmekle olmaz
Cesaret kuşanıp
Kırık bir düşün hikayesinde
Saklambaç oynarken
Kayboldum bile bile
Yakalanmamak için
Belki de
Kovalamaca sanarak
İnsanı insandan alan
Yine insan değil mi
Ateşi namluya
Namluyu diriye çeviren
Dert yokuşuna sürüp
Yalnız alıç ağaçları gövdem
Göğe saldım başımı
Cüssemi indirdiğim yerin üzerinde
Çıplak adımlar ter suluyor
Adımların inleyen sızısı
Ne vakit gelsen hatırıma
Gün şafağı düşer yanaklarıma
Kalbimin her seferinin yolcusu sen
Her seferi oluşta
Yolcuyum ben sana




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!