Düşmanım görse,
acırdı halime,
ama sen…
Sen beni kendi ellerinle,
paramparça ettin gittin.
Gidersen yüreğim kalır hüsranda,
Dolarsa gözlerin eski zamanda,
Tutmazsa ellerim seni yakında,
Sessiz ölümler düşüyor payıma.
Gece sokaklarda yalnız yürürsem,
hayat;
gitgide boguyor beni
küskünlügüm dahada artti zamana
her gün yenilmisligim büyüyor;
seni küçültürken gönlümde.
duvarima astigim resmin
Bütün gücün kendini üzmeye yetiyor,
Sorsana deli adam,
Razı mısın kendinden,
Her gün aynı yara, aynı hüzün.
Bu kadar üzmek reva mı?
Bütün gücün kendini üzmeye yetiyor,
Sorsana deli adam,
Kendin kendinden razı mı?
Bu kadar üzmek reva mı?
Bu sahte dünyada,
Ölüm ki rüya misalidir her dem,
Ne gelir elden, bu dert ile bu gam.
Tasa dolanır gönül denen haneye,
Hüznü taşır her nefeste bir âlem.
Gam ile yazılmış ömrümüzün adı,
bir hikayenin anlatılmayan bölümü gibidir
saat 3:30 civarında söylediğim şarkılar
kaldırım taşları aralarına basmamak için verdiğim çaba
o zamanlarda küçümsenemezdi,
şimdide taktirle karşılanır.
Sabah sabah bir sevda dolandı dudaklarıma,
Güneş doğmamışken, ışık vurdu bakışlarıma.
Rüzgârın fısıltısı adını söyledi usulca,
Gönlümde bir telaş, bir yangın, bir armağan.
Kokusu taze bahar, tadı düş gibi,
Sabah olmadan bir ezan duydu,
Bir adam kalktı, yüreği buzdu.
Çocuklar uykuda, soba sönmüşdü,
Gece boyu rüya bile donmuşdu.
Kadın “Bayram mı?” dedi usulca,
sakin aglama
sen aglarsan düsler ölür
bir kus kanatlanir, kirar kafesini
hasret konar anilara
uykusuz savruktur yüzüm,
sensiz asiktir bu beden.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!