Ben hep kendim hallettim,
Merak etme sen,
Yaralarımı da sardım,
Yalnızlığımı da.
Düştüğüm yerden kalkmayı öğrendim,
Neyin var, diye sorarlar her sefer,
Kendimle bile etmem artık sefer.
Ne varsa dert olup içime düşen,
Susar, derinlere atarım keder.
Yüreğimde saklıdır her bir yara,
Yorulduğun yerde kendine yaslan,
Taşı da sen, tuğlası da sen.
Hayat dediğin ince bir yoldur,
Düzü de sen, yokuşu da sen.
Kimse bilmez derdini senin kadar,
Bazen her şeyini sunarsın,
Yüreğini, düşlerini, en derin yaralarını,
Ama olmuyorsa, olmaz.
Olmuyorsa, tüm çaban rüzgara savrulur,
Bir boşluk kalır avuçlarında,
Sessiz, ağır, ve içe işleyen.
Kim bilir,
hangi sokakta kaldı adımlarımız,
hangi yağmurda eridi umutlarımız,
hangi rüzgarda savruldu hayallerimiz.
Kim bilir, belki de hiç dönmeyecek gidenlerimiz.
Kimler geldi, kimler geçti bu yoldan,
Son durağa varmayanı görmedim.
Hesap sordu şu faniye her dilden,
Gerçekleri duymayanı görmedim.
Sabah olur, akşam olur, yıl geçer,
Kırgınlık neyse de,
hayattan soğuyor insan.
Duygular donuyor birer birer,
gözler, kalpler, diller sessiz.
Kırık dökük hatıralar,
birer yük gibi yüklü omuzlarda,
Kimseye yok kırgınlığım,
benim kırgınlığım kendime.
Hatır bildim, kıymet bildim,
hal sordum, hatır sordum,
bir kendime halim sormadım.
Ben kimseyi satmadım,
Beni satanı da affetmedim.
Unutmadım, unutmuş gibi yaptım,
Yüzümde sessiz bir kabullenişle,
Ama içimde, hatırası kor gibi.
Yok, kırılmadım da,
Sadece bir şeyler eksildi içimde.
Sanki ben senin gibi üzmezdim seni,
Elim gitmezdi, kalbim yetmezdi.
Bir bakışla paramparça edilmezdi duygular,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!