Bir hiç uğruna bir sürü kuru gürültü,
Sözler havada, anlamsız, eksik.
Kim neye kızmış, kim neden susmuş,
Kimse bilmez, kimse anlamaz artık.
Boş yere döner bu koca çark,
Ziyade dert ile sinemi yaktı sevda,
Ebedi zindanım oldu bu narin hülya.
Mahşer uzakta değil, kapı ardı feryat,
Haşa, bu aşk seyirlik bir düşe benzemez mezat.
Rivayet öyle ki selvi de eğilmiş baş,
Hesabım var gökyüzünde,
Mahşer mahkemesinde sorulur elbet,
Yollar uzar içimde,
Her adımda geçmişten bir çığlık.
Ellerim nasırlı, dualar birikmiş,
Bilsen,
öyle mahsun, öyle kimsesiz ki yüreğim.
Sanki bir kuş, kanadı kırık,
uçmak istemiş de yere çakılmış.
Bir sonbahar yaprağı gibi,
rüzgârın oyununa bırakılmış.
Zindan gibi bir kışın içindeyim,
ayaz, boran, kar… hepsi kalbime nöbette.
Feryat etmez dudaklarım,
haşa, aşk bu kadar sessiz olmamalı.
Huzur, uzak bir yıldız gibi,
Aşkımız bir masaldı,
Ben hep anlattım,
Sen hep uyuyakaldın.
Sözlerim yıldızlarla doluydu,
Ama sen geceye daldın.
Seni yazdım kalbime,
Bu can adını anıyor.
Sahile vurdu hayalim,
Su yandı, aşkı yanıyor.
Maviye çalar bu gece,
Memleket üstüne dumanlar çökmüş,
Almış umutları, hüzünler koymuş,
Bir derdi bin derde hasret bırakmış,
Bağrımda kor gibi yanar dağlarım.
Yel esse sineme, derman olamaz,
Merhamet bilmeyen kalbinden öpüyorum,
Bu son vedayı içimde büyütüyorum.
Sana ait ne varsa şimdi bırakıyorum,
Seninle savaşım bitti, saadet diliyorum.
Ne bir sitem kaldı, ne bir kelime,
Mesafeler diyorum,
Engel olmamalı sevdaya.
Ne yollar ne zaman,
Ne de suskun geceler…
Hem dostluk olmalı içinde,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!