Ne diye korkayım ölümden,
Kimim var ki kimi ayırsın benden.
Ne diye çekineyim fitne, fesattan,
Yaren mi var ki alıp götürsün benden.
Bu dünya gelip geçen bir kervan,
Ne ölüm hüzün getirir,
Ne de yaşam sevinci,
İçimde bir garip ayrılık şarkısı,
Bir de ihanet korkusu.
Gözlerimde solmuş bir bahar gibi,
Gitmesen olur mu?
Bu geceyi bana bıraksan,
Sessizliğin koynunda
Biraz daha kalsak.
Gözlerin dursa gözlerimde,
Olur ya eğer seni sevmezsem,
iki gözüm kör olsun,
ama nasıl olur,
bu sokaklar hâlâ adını fısıldarken rüzgâra?
Kalbim seni sayıklarken geceye,
gökyüzü yıldızlarını kaybetmiş gibi hissederken,
İki cihanda ömür alır bu hicran
Ömrümden sakınırken ömrümden etme beni
Gözlerim düşe kalka arar seni her zaman
Özlemle yanar iken közümden etme beni
İster bahar desinler, ister güz diyelim biz
Özlediğim ölüler var,
gözleriyle hatırlanan, elleriyle unutulan.
Bir taşın altına saklanmış eski bir gülüş gibi,
yağmurla dökülen anılar.
Sesleri bazen rüzgâr olur,
penceremde geceyi aralar.
Yitik bir roman yazılmış,
Özneleri sen ve ben.
Adresini kaybetmişiz,
Memleket mi, gurbet mi?
Unutulmuş bir şarkıyım,
Darı'nın iyisi özünde olur,
Yiğidin iyisi sözünde olur,
Garibin başına bir hal gelirse,
Yalnız kalır, kimsesiz olur.
Gönül ehlinin özü saf olur,
Kendi öz yurdumda horlanan benim.
Kardeşi kardeşe kıran kahrolsun.
Yiğidi susturup, korkutmak için.
Elin kölesine kanan kahrolsun.
Ekmek yok sofrada, işsiz genç dolu,
Papatya gibiydi,
yaprak yaprak savruldu ellerimden,
sevdi, sevmedi,
bir umut kırıntısı gibi ince.
Her kopan yaprakla biraz daha eksildi,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!