Sen geldin...
Çocuk oldum, koştum, nefesim kesildi sevinçten.
Çiçek oldum, açtım gonca gonca.
Sen geldin.
Bahar geldi gönlümün ülkesine.
Zemheride dağlarımdan çiğdem fışkırdı, yeşerdim yeniden.
Seni düşlüyorum gecenin karanlığında,
Bir yıldız gibi parlıyorsun rüyamda.
Kalbimde bir yangın, adı sen,
Ne fırtına söndürür, ne de zaman siler izlerini.
Senin kirpiklerin var ya,
geceleri fısıldayan,
gündüzleri ışık saçan…
Beni sararsa en çok onlar sarar,
beni yakarsa en çok onlar yakar.
Sensiz açan çiçeği neyleyim,
Kokusuz sevdaları neyleyim?
Sensiz doğan güneşi neyleyim,
Işıksız sabahları neyleyim?
Ellerine dokunmadan esen rüzgârı istemem,
Sen yine de gitme!Kal, birlikte savaşalım. Siper olurum sana , Ben vurulurum tüm acılardan.
Bu gece de sustu şehir,
Sözlerim kırık dökük döküldü dizelerden…
Yalnızlığa demledim bir kahve,
İçine biraz hüzün, biraz da özlem serptim,
şimdi bir lodos lazım bana.
önceliği ben olan beni unutturacak olan.
gece olunca duygularımla yüzleşiyorum gündüz olduğundan oyalamaya çalışıyorum
bir hayatı sığdırıp yaşayacağım sandığım kalp mezarım oluyor.
kimse ne oldu demiyor zamanla geçer diyorlar
yara almamış neşeli o Halimi o kadar çok özlyorum ki biliyorum bir daha asla o ben olmayacağım
Siz hiç Bektaşi tanıdınız mı?
Bir demde aşkı içmiş,
Bir nefeste bin manayı çözmüş,
Sükûtun dilinde konuşan,
Söylesene Musa, asasını vurduğunda kaç parça oldu deniz,
Bir yol muydu o, yoksa bir sabır duası mı ellerindeki iz?
Söylesene Hüseyin, Kerbelâ’da kum sıcaktı da,
Herkes bir yolda yürürken neşeyle,
Ben neden hep gölgelerdeyim böyle?
Yüreğimde bir sızı, dinmeyen bir hüzün,
Sanki zaman bir nehir, ben sürüklenen üzün.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!