Sen çayı, ben gözlerini yudumladım
Bakışlarında demlendim,
Gözbebeklerinde eridim
Çayın acı mıydı bilmem de?
Gözlerinin acısında yandım ,
Ellerinin vedasında üşüdüm.
Bir sabah uyanırsan bensiz,
bil ki yıldızlara anlattım seni.
Rüyalarla vedalaştım sessizce,
gözlerin son durağım oldu benim.
Gamzene düşen yağmurum ben,
Sesi öyle etkileyiciydi ki...!
Sanki ruhumu okşamak için konuşuyordu,
Ne yapayım, ben de hayran kaldım.
Dokunuşu o kadar sıcaktı ki...!
Sanki içimi ısıtmak için bana dokunuyordu,
Eğer sendeyse kalbimin ritmi,
Eğer gülüşünle başlıyorsa sabahlarım,
Eğer sesinle susuyorsa tüm içimdeki fırtına...
O zaman sensin benim en güzel ihtimalim.
Bu kadar tesadüfün arasında seni bulduysam,
Ne olur kaybolma.
Ben öyle bilirim ki yaşamak,
Üşüyen bir sokak çocuğuna sımsıcak bir ekmek bırakmaktır.
Çünkü biz bırakmazsak,
Sokaklar yalnızlığa gömülür,
Gözler umut yerine boşluğa bakar,
Ben seni yüreğime ektim,
Koparmaya kimin gücü yeter ki?
Kök saldın ruhumun derinlerine,
Onlar, dallarımı budasın.
Gel, rüzgârın peşine düşelim seninle,
Bulutların izinde kaybolalım, bırak kendini.
Geçmişin yükünü bırak rüzgârlara,
Sadece beni duy, hisset, bırak kendini.
Sen,
Kainatın dalgın bir anında
yıldızlar karışırken birbirine
rastladığım o nadir denk geliştin.
Eğer sen isen o içime huzur gibi doğan,
Gülüşünde hayatı, sesinde evi bulduğum…
Eğer sen isen kalbimi susturup gözlerimle konuştuğum,
O zaman sensin tüm dualarımın cevabı.
Yıldızlarca uzak, mucizelerce imkânsızken
sen geldin,
Şimdi solmuş satırlarda ismimi ara!
Kurumuş mürekkebin son damlasındaki
silik kelimelerde,
Tersinden okuduğun cümleler gibi,
anlamsız,
İsmin en kırılgan halleriyle yazıyorum artık,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!