hiçbir mahalleye alışamadım
sürgünleri hatırlatıyor kaldırım taşları
yıkanamıyorum boş oluklarında
ay çarpıtıyor ayaklarımı
tahta kapılarında demirden tokmak
beynime iniyor misafir saatlerinde
sorgu tohumların çürümüş
tutmamış kök bahçemde
gözyaşların sızmış çitimden içeri
düşmüş toprağın yüreğine
hayat mahkemen kurulmuş
gözyaşlarının katresinde...
Yağmurla gelir hızlı rüzgâr demeti
Başlamış toprağın güneşe hasreti
Yiyecek hazırlanır kavanozlarda
Köyümüzün kentimizin hep âdeti
Toprak üstüne beyaz çarşaf örtünmüş
aşkta mesafe yoktur
nefes sayısı vardır adımların
yanan sevdanın ateşiyle
küle döner yürekler
tomurcuklu gül bahçelerinde
nöbete durur gözbebekleri
benim kokum mimoza
Büyükada'da
değişmiyorum onu
denizin kokusuna
martının beyazına
o benim çiçeğim
odama giriyor saygısızca
kapıyı tıklatmadan
nereden geldiğini soruyorum
orasını boşver diyor
ne istiyorsun niçin geldin
dediğimde
misafirliğe geliyorum çalmadan aç kapını
bir tokan yeter/ mısır patlatma istemem
tokat gibi gelir sesi/demli çay çeker sohbete
yere minder ser/sandalye yüksektir
kibri gösterir/başım ağrır gülemem
oynardık misketle yirmi bir
hep vururdu beni uzaktan
oyun biterdi
bir sayı bile alamadan...
tırmanıyordum dünyaya merdivenden
ayağım kaydı düştüm birden
gece olmuş yerde kıvrılmışım
sorular- bilmeceleri unutmuştum
dönmüştü merdiven aşağıya
gördüklerim artık hep rüya...
ben sabırsız kıvılcım
sen korkusuz demet
kirlenmemiş inci tanesi
deniz maviliğinde
yeşile tutunan
yüreğimiz hayallerimizi çalan Çingene
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!