kırmayın kırları
onların çok incedir fırçaları
ayakta durmayı öğrenirler dikenlerden
kokmasa da çiçekleri
baharı sırtlayan çiğdem
durdurur kinleri
ne bir kovboy ıslığı ne bir at nalı kulaklarımda
zaman kementini atmış boynuma
incitmeden almış beni kucağına
kaktüslü çöllerin acı öyküsünü anlatır
çarmıha gerilmiş herşeyim
dolmuş taşmış acılar çatlak bardağıma
esneyerek uyanırdı erkenden
kuşların şarkıları eşliğinde
güneşin ışınlarıydı kahvaltısı
uzatırdı kollarını
çiçeklerle şakalaşırdı
acısını paylaşacak
açmamış çiçeğe nasıl sorarım rengini
kırılmaz mı gönlü
dilimden çıkmayan sözcüğü
kim anlar bakışımdan
inceden dökül gözyaşlarıysan
bir buse olsun her nefesin
adım edeb
iyat soyadım
olgun yaşım
mesleğim şiirbolcu
kıta mısra çocuklarım
hüzünde forvet konumum
yoruldum yürümekten verdim mola
uslanmıştım bir dere kenarında
kurbağalar sırtını dönmüş bana
sohbet ne koyuydu zamanında
elini çekmeye gör doğadan
kurbağalar da unutur seni sazlıklar da
yaşam
pembe-kırmızı arası
kesilmemiş kurdeledir
önümüzde
göğüslenir nefes nefese
altından geçilir
kuru çeşme başındayım
ben gözyaşı dökmeye gelmişim
onun kahkahaları karşısında
o ağlamayı unutmuş
ben de kahkahayı
her martıya dokunuşta
sevinç mektubu
deniz tuzundan
köpükleri yorgan
kanat sesleri
ulu şarkılar
dünya döner ben dönerim
çamurların içinden
karların izinden
yine de başım dönmez
gevşerim sıcaktan
gerilirim soğuktan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!