Elif gibi — dik durdum
Sessizce, yalnızca sana, her kelime içten
Bir hece gibi sade, özleminle ağır
Kırılmadan, bükülmeden, içimde yankı
Çocukken yağmurun altında beklerdim
Özgürlüğe meftun zümrüd-ü anka
Rüzgarın peşinde yüzer
Ve süzülür, ışıltıda yitene kadar
Kızıla çalan gökyüzünden talepkar
Savaşır, yırtınır, belki de ağlar
Ama cesurdur, gökyüzüyle savaşacak kadar
Gölgeler Yok Olurken
Gölgeler konuşur o eski duvardan
Hatıralar saklı o yitik zamanlardan
Sönmüş bir mum gibi ışıklar susmuş
Seni sevmesem, sevmek nedir bilmezdim
Gözlerine bakmasaydım
Ağlamasaydın karşımda,
İç çekmeden
Masumluğu bilmezdim.
Beklemeyi bilmezdim, bekletmeseydin
Baktım sessiz geceye
Yıldızlar bile kaybolmuş
Ağladım yalnız gölgeme
Hasretin içimde kor olmuş
Eğer konuşmak mantık ise,
Gözlerime bakma, gerek yok
Eğer tüm hikayemiz bitmişse,
Konuşma sus artık, gerek yok
Ruhun, gözündeki ışıltıdan uzak
Bir umutla çıktım yola umutlarım yolda kaldı
Gözlerime yerleşen sevda aşkınla darda kaldı
Geri dönmem dedim dilimde yemin
Allah şahidim bir daha da dönmedim
Gecen gündüz olmasın huzur seni bulmasın
Kadim taşların kapattığı bir sokak
Ürkek gözleri perdenin arkasında
Etekleri siyah, gömleği beyaz
Belinde mavi bir eşarp
Kulaklarına kırmızı bir çiçek sıkıştırmış
Rüzgar Yok, dans ediyor, saçları savruluyor
İstanbul şiirleri gözlerin
Yazılmadan da okunur mavisi
Ve yürekten duyulur martıların sesi
Bırak kalemi , istanbul şiirleri yazma
Gözlerinden okuyayım Üsküdar'ı
Ve nefesinde duyayım Emirgan'ı
İzniğin Gölgesi, saçlarına değmişti,
Köprüden geçerken gözlerin gülmüştü.
Eskişehir’in sokakları hâlâ taşır izimizi,
Bir çay bahçesinde kalan kahkahamızı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!