Biz horona tutuştuk mu
yanar kavrulur yaylalar
dağlar dile gelir aşkla ses verir
eller kenetlenir kızlı erkekli
koyunları kuzuları benekli
onlarda katılır garmonun sesine de
Bizi çözemezler dostum,
Anadolu insanının, o yüzünde ki masumluğu,
O tülbentin de ki sadeliği bilemezler.
Bir acı kahvenin,
En kolay şeydir bizim memlekette kitap yazmak. Sanal ya da gerçek kitap yazmayan yoktur. Bizim yazanlarımızın öyle pek okumak gibi bir dertleri yoktur. Zaman zaman delikanlılığın kitabını yazanlar çıkar. Zaman zaman futbolun ya da başka başka sporların kitabını yazanlar çıkar. Sorarsanız ''Ben delikanlılığın kitabını yazdım.'' der size de, ''Ondan önce sen kaç kitap okudun?'' diye sorsanız cevap veremez, susar kalır...
Bakalım şimdi bu kitap yazanlar ile bir araya gelip konuşalım, sohbet edelim ayak üstü, ne kitapları yazmışlar, yazacaklar öğrenelim...
- Merhaba beyefendi siz de kitap yazmışsınız?
Biz seni biliriz de
sen bizi
pek bilmez pek tanımazsın
vahşi, hain, nemrut emperyalizm...
Cezayir de Somali de Fransız olursun
Biz sokaklarını çiğnedikçe güzelleşir şehirler
bir mahalle kahvesinin önünden geçerken
selamlaşırsınız dostlarla
bazen bir simitçi yanaşır yanınıza
bazen de dikenli bir gülün kokusu ya da leylak
birden giriverir kanınıza...
Ben işçi, ben köylü, ben memur, ben esnaf, ben ev kadını, ben öğrenci... Biz tutuyoruz bu ülkeyi ayakta biz. İşçiyim üretiyorum, alın terimdir ürünlere kattığım. Geçinmekte zorlansam da her şeye rağmen baş kaldırmıyorum, asilik yapmıyorum kimselere. Yüreğimde iman, dolu dolu vatan sevgisi ve çalışkanlık. Çorba da benim de tuzum olsun diyerek harı harıl emek harcıyorum. Kimi zaman araba üretiyorum, kimi zaman mobilya, kimi petrol çıkarırken görürsünüz beni, kimi inşaatların çatılarında ölüme meydan okurum. Yitip giderim kimi zaman da iş kazası der geçer giderler, yine de gıkı çıkmaz geride bıraktıklarımın. Evvel Allah kadere teslimiyetimiz tamdır.
Bazı bazı karnını yararım toprağın, kazma ile kürek ile kimi traktörlerin üstünde. İyi bakarsam toprak bire on, bire yirmi verir, bakmadım mı beni yere serer devirir. Biliriz ki her şey Allah'ın dilemesi ile oluyor. Rızkı veren de odur, alan da, bundan gayrisi bizlere yalandır. Ben üretmesem nice olur haliniz. Nasıl ekmek yersiniz, nasıl soğana yumruk vurup cücüğünü bir lokmada yutarsınız, ayran içersiniz, ekmeklere bal reçel sürersiniz? Ben üretmesem, aç kalır bebeleriniz, süt bile içemezler. Gözleri görmez, kulakları duymaz olur. Hava yerine zehir solurlar.
Cigara sarardı dedem
ellili yıllarda
bir de radyonun başına geçip seçim zamanı
Demirkırata kim girmiş
kim çıkmış ona bakardı...
’’Onüç Kahraman Şehidimize ithaftır, ruhları şâd mekanları cennet olsun.’’
’’Nereye gidiyoruz: Ölmeye
Bölge Olarak nereye gidiyoruz? :Cennete? ’’ anekdot
Çocukken elbiselerimiz kirliyse de yüreklerimiz temizdi
ara ara kavga etsek de arkadaşımız olacak zibidilerle
içimizde kin ve nefret yoktu
kan gözyaşı ve savaş nedir bilmezdik
hele de yazları bisikletten ve patenden inmezdik...
Apartman dedin mi çoklu bir insan topluluğu gelse de her ne kadar gözümüzün önüne, üç katlı, dört katlı oluşumlara da halihazırda apartman denilmektedir... Devasa olanları kırk, elli hatta daha fazla katlı olanlara gökdelende deniyor... O zaman bu üç dört katlı olanlara apartmancık desek daha mı doğru olur sanki?
Özkan Beyin Oğlu Tunç yine bangır bangır rock müzik dinliyor. Tabi ki rock müziğe karşı değiliz de bangır bangır dinlenmesi ve komşuları rahatsız etmesi hiç hoş değil... Kim anlatacak bu tür zibidilere müziğin aslında ruhun gıdası olduğunu... Sessiz sakin ortamlarda dinlenmesi gerektiğini... Arabasına bindiği zamanda aynı şeyi yapıyor bu kerata...
İsmail Beyin üst komşusu, öğlen ikindi, akşam, hafta içi, hafta sonu, pazar günü hiç fark etmiyor, gürültü yapmadan duramıyor... İsmail Beyin oğlu, oysa ki bu sene okulu bitirmek üzere harıl harıl ders çalışıyor. Bu gürültüde ne yapsa, ne etse kafasına girmiyor... Takışsan bir dert, takışmasan başka dert...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!