Şu meşhur Noel Babamız var, aslında bizim değil de Hristiyan ve başka başka dinlerde olanların Noel Babası o... Ama bizde de son zamanlarda yerden mantar gibi Noel Baba fışkırıyor. Bilhassa o cafcaflı alış veriş merkezlerinin çevresinde çok var Noel Babalardan...
Biz millet olarak babaları severiz, her ne kadar babalara gelmeyi sevmesek de... Babalara gelmeyi kim sever ki? Bildiğim kadar bu Noel Baba epey zamandır var. İyi de bu adama, şimdilerde Noel Dede demek lazım gelmez mi? Hem sakalı da var bembeyaz. Her gördüğün sakallıyı deden zannetme, diyorsanız o zaman, onu da bilemem...
Bir de bu üstündeki kırmızıya kafayı taktım. Niye kırmızı, şart mı yani, başka renk yok mu? Bazı zamanda yeşil giysin mesela bu Noel Baba, bazı zaman mavi giysin, sarı giysin... Ha bu arada onu da söyleyelim adı Aziz Nikola imiş... Akdeniz kıyılarında ki Patara da doğmuş Noel Babamız. Hemşehrimiz sayılır.
''Emekli İngiliz General Richard Shirreff, NATO ile Rusya arasında bir yıl içinde nükleer savaş çıkabileceğini öne sürdü.'' BASINDAN
İkinci Dünya Savaşında ABD'nin iki tane atom bombasını Hiroşima ve Nagazaki'de patlatmasının üzerinden neredeyse yetmiş küsur yıl geçti. Bu gün süper güç diye tabir edilen ülkelerde ve yine değişik kategorilerde ki bir kaç ülke de atom bombası bulunmakta. Nükleer antlaşmalar gereği atom silahı kullanılması her ne kadar savaşlarda yasaksa da yine de ülkeler terk edilmiş çöl gibi yerlerde nükleer denemeler yapmaktan geri kalmıyorlar. Gerçekten hem dünyamız, hem de insanlık için çok vahim bir durumdur bu yaşananlar.
Oysa ne güzeldi hayat
ne güzeldi bitkiler, göller, denizler
taşlar topraklar ve evler...
ne güzeldi her şey
atom sadece atomken
Her ne kadar ben tamamlayamamış olsam da, üniversite tahsili çok önemli bir eğitim ve öğretim tabi ki hemen hemen bunda herkes hem fikirdir. Benim gibi edebiyat mezunu ve de bildiklerinin hepsi, üçgenin iç açılarının toplamı yüz seksen derece, pi sayısı da 3.14 sinüs otuz da 1/2 olan, matematik, geometri, cebir fukarası, bir de çarpım tablosundan başka matematik adına bir şey bilmeyen, ortaya koyamayan bir adamın oğlu, matematik ile son derece ilintili bir meslek ve öğrenim olan makine mühendisliği bölümünü hazırlık atlayarak ve sene kaybetmeden ikincilik ile bitirdi. Bundan daha büyük gurur olur mu?
Ne yapsam şimdi çıkıp sokaklara bağırasım var.''Heeey duydunuz mu benim oğlan üniversiteyi bitirdi, herkese söylemem lazım ya ben bunu ama herkese yedi sülalem duyduğu gibi, sokaktan geçen adamların da koluna yapışıp oğlum üniversiteyi bitirdi biliyor musun arkadaş? '' demem lazım. Ya da büyük gazetelerden birine ilan mı versem, o nasıl olur? Ne yapıyorum ben ya, olabilir, çok mu heyecanlandım ki acaba? Çok gurur verici bir şey olduğunu oğlu ya da kızı daha önce üniversiteyi bitirenler bileceklerdir...
En iyisi telefon rehberini elime alayım sıradan akrabalarımı aramaya başlayayım. Annemin haberi var zaten.
''Dünya'nın en iyi öğretmenleriydi onlar
Yüreğimize taht kurmuşlardı''
Benim ellerim
hayata tutunmaya yetmiyordu
''Dünya'nın en iyi öğretmenleriydi onlar
Yüreğimize taht kurmuşlardı''
Ah be dirsek çürüttüğüm sıralarım
koridorlarını arşınladığım güzel lisem
Bu konuda en önemli husus, bir kere Allah'ın en birinci emrini yerine getiriyorsun. İster ateist ol, ister Budist, ister Yahudi, ister Hristiyan, istersen Müslüman ol...
Ancak okuduğun zaman kendini aşa bilirsin ve yatağından seller gibi taşa bilirsin. Kalp gözün açık olur kendi gözün gibi...
Okuduğun zaman önüne değişik kültürlerin, değişik dünyaların, gitmediğin görmediğin yerlerin gizemli kapıları açılıverir birdenbire...
Oysa bizim
paylaşacak ne çok şeyimiz vardı
diğer insanlar ile
siyah derili bir Afrikalı
ya da sarı ırktan bir delikanlıyla
sade insanlar mı
En çok o seviniyordu çocuğun çikolata yemesine. Hatta içinden diğer arkadaşlarına da çaktırmadan çikolataların hepsi keşke bana gelse bana gelse diye geçirdiği de oluyordu. Küçük zibidi ne kadar çok çikolata yerse ve ne kadar az dişlerini fırçalar ise o da bir an önce özgürlüğüne kavuşacaktı. Eee o kadar kolay değildi bir insanın ağzının içinde beş on sene çivi gibi çakılı durmak. Buna ne can dayanırdı ne de canan. Kendinden önce birkaç arkadaşı çürümüş ve mekânı terk etmişler özgürlüklerine kavuşmuşlardı...
Yıllardır yan komşusu olan diş ile buradan ne zaman kurtuluruz diye hep düşüncelere hülyalara dalmışlardı. Yanda ki komşu dişte çok sağlam sayılmazdı. Çocuk çikolata ve şekerleme yediği zaman az buçuk o da nasipleniyor ve çürükler sağını solunu her tarafını onunda sarıyordu. Azı dişine içten içten sevinse de gideceği için, kendi içinde zaman zaman ''Ben de ondan bir kaç hafta sonrası buradan çürür de ayrılırım, sonra ver elini özgürlük'' diye düşünmeden de edemiyordu...
Arada ufaklık babasından annesinden azar işitip de diş fırçaladığı zaman, ağzını klorlu su ile gargara yaptığı zaman ikisinin de moralleri bayağı bozuluyordu, teskere almamız gecikecek diye nerede ise uykuları kaçıyor kara kara düşünüyorlardı...
Bu günkü gazetelerde ilginç bir ayrıntı ilginç bir haber belki birçoğunuzda gördünüz ya da kiminiz es geçtiniz bu haberi ‘'Kitap Matikler geliyor.'' Ve haberin ayrıntıları da özet olarak şöyle ‘'ODTÜ'lü araştırmacılar ilginç bir çalışmaya imza atarak, içecek otomatlarına benzeyen bir kitapmatik projesi geliştirdi. İlk defa bu gün Antalya'da tanıtılacak olan kitap matik, kütüphanelere monte edilebilecek. Kitap matikler, içinde ki robot sayesinde, aranan kitabı açılan kapaktan okuyucuya ulaştıracak.'' Basından - Hürriyet Gazetesi
Gazete ve kitap okuma alışkanlığının Avrupa ülkelerine göre çok gerisinde kaldığı bir toplumuz biz. Böyle çalışmalar olduğu zaman gerçekten, toplumda ve okumayı seven az sayıda ki insanlarda heyecan yaratıyor. Gece uykun kaçtı al paranı eline, git kitapmatiğe ver parayı al kitabı. Kitapçılar kapandı oğlunun ders yapması için kitap lazım, gece atla arabaya en yakın kitap matiğe uğra al oğlunun istediği kitabı dersinden kalmasın çocukta. Ya da araştırma yapıyorsun doktora tezi vermen için kaynak kitap lazım gece gece çık dışarı bastır parayı kitap matiğe al kitabını araştırman yarım kalmasın. İşte bu kadar var mı bundan daha güzel buluş.
Aslına bakacak olursanız biz ‘'OKU'' diye başlayan bir yüce kitabın Kur'an-ı Kerim'in muhatabı olan bir toplumuz ama ne hikmetse düzenli okuyan insanlarımız ve yazılı basılı yayınlarımızın sayısı maalesef istatistiğe vurduğunuz zaman gelişmiş ülkelere nazaran yerlerde sürünmektedir.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!