Nasıl düşünmeyeyim, nasıl düşünmeyeyim. Geldi kapıya dayandı neredeyse bir sevgililer günü daha. Bir aydır, yok yok altı aydır onu düşünüyorum şu on dört şubat gelse de; ki kendileri az buçuk ''Sevgililer Günü'' oluyorlar, ben de sevgilime bir şeyler alsam. Karım da bu duruma hayatta kızmaz ha, neden derseniz; bizatihi karım aynı zamanda sevgilimdir de ondan, bilmem anlatabildim mi?
Yahu arkadaşlar bu meret, yani sevgililer günü yeni icat oldu sanırsam, yoktu bizim gençliğimizde böyle özel günler fazla. Biz bir anneler gününü, bir de babalar gününü, bir de Kabotaj Bayramı'nı bilirdik gerisi hikâye ve hatta seri halinde fotoroman bile diyebilirsiniz...
Burası vatan
burası Cizre Mardin Şırnak
biz zaten yıllar yılı olmuşuz et ile tırnak
ayak bastığımız yerler
sen zannetme alelade bir toprak
eğil bakalım
Bu toprağın çocuklardır onlar
elleri kirli yüzleri kirli
yürekleri tertemiz
saçları dökülmüş omuzları çökmüş
yoksul Anadolu Çocukları
ustasının yanında adeta kedi, süt dökmüş...
Bizim üniversiteye başladığımız 1982 Yılında sanıyorum yurdumuzda yirmidokuz ya da otuz üniversite vardı. Vakıf üniversiteleri yeni yeni hayatımıza girmeye başlıyordu. Şimdilerde ise özel üniversiteler ile birlikte üç yüze yaklaşıyor bu rakam bildiğim kadarı ile... Tabi bunların içinde dünya standartlarını yakalayıp da ileri düzey de eğitim ve öğretim verenlerin sayısı çok da fazla değil...
Sahip olduğu öğrenci sayısı bakımından üç büyük il Ankara, İstanbul ve İzmir'de ki üniversitelerin öğrenci sayıları hayli fazla. Bir de Açık Öğretim Fakültesi var, sanırım o uzaktan eğitim olduğu için en yüksek öğrenci sayısı da onda... Aslında ondaydı, şimdilerde onun tahtı kuvvetli bir şekilde sallanıyor, nasıl mı? Nasılı var mı arkadaş, bir de Hayat Üniversitesi varmış. Onu da yeni öğrendim ben. Face de bir sürü arkadaşım, profiline yazmış, mezun olduğu okulun bölümüne ''Hayat Üniversitesi'' diye... Eee boşa yazmıyor ya bunlar.
''Bu vatan toprağın kara bağrında,
Sıradağlar gibi duranlarındır.''
Vatan sevgisini yüreğine,
Şartsız koşulsuz vuranlarındır.
Anadolu'nun bağrında çobanlık yapanların,
Barış,
gözümüzün bebeği yaşamımızın ana ereği
ne kadar kolay söyleniyor, ne kadar zor ele geçiyor
ne kadar huzur veriyor sakin zamanlarda...
Sana küçük Muhammed, ismini takmışlardı
Çanakkale bir sevda, gönlümüzde ki hüzün.
Ezip geçeceklerken, ardından bakmışlardı
Adı Mehmetçik onun, yüreğini siz çözün..
Bir şeyi unuttun sen, mağrur Amiral Çörçil
''Çanakkale şehit ve gazilerinin aziz hatırasına saygıyla ruhları şad olsun.''
Aç gözünü Müslüman, Çanakkale mahşeri
Mermilerde yok vicdan, yağar üçer beşeri
''Çanakkale şehit ve gazilerinin aziz hatırasına saygı ve gözyaşlarıyla ruhları şad mekânları cennet olsun.''
Bu destanı yazmaya, kalem ve bilek yetmez
Birazda yürek lazım, bu destan asla bitmez...
Bu gün de geçmedi Sarı Baba buralardan
bastonuna dayana dayana
hasta mı ne
eski kabadayılardan da şimdi bir deri bir kemik
takılırım ara ara
''Eski yediğin hurmalar şimdi başka bir taraflarını tırmalar.'' diye
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!