Lozan'da çizilmişti, yurdumun sınırları
Saltanatı yıkıp da, cumhuriyeti kurduk.
Yıllar yılı bu millet, çekmişti kahırları
Emperyalist düşmanı ellerimizle boğduk.
Hakimiyet diyordu kayıtsız ve de şartsız
Dağlarında bir namusu vardır
öyle her önüne gelen çiğneyemez
taşlarını topraklarını
kazmasını saplayamaz böğrüne...
Bir bir elden çıkıyor
Milli Bankalarımız, bir bir...
İspanyol'muş, İtalyan'mış, Yunan'mış
Artık oldu milli kankalarımız...
Nereye varır bu işin sonu
Bilen varsa söylesin...
Asi bu asi, çok sık olmasa da ara ara isyan eder, bana sormadan etmeden... Bu benim parçam yahu! Parçam dediysem tabi ki evlatlarım da değil... O benim ile altmış senedir beraber, başparmağım... Çorabımın arasından özgürlüğe adım atmış. Yine de ona ne kadar minnettar olsam azdır, en azından bir misafirlikte isyan edip de çorabım dan kafasını çıkartmaya yeltenmedi...
Uzatınca ayaklarımı tabureye, ayak başparmağım oradan bana, yani çorabımın arasından sanki el sallıyormuş da selam veriyormuş gibi geliyor... Bir ileri bir geri oynuyor. Oynuyor dediysem ben oynatıyorum tabi ki şüpheniz mi var? Öbür ayağımı üstüne getirip önünü kapatıyorum, sonra bir bakıyorum bana CE yapıyor oradan...
Rahmetli Babaannemin çocukluktan kalma bir tekerlemesi vardı aklımda kaldığıyla, parmakları sayardı sırayla ki şöyle ’’Baş parmak, başar parmak, uzun hacı, gül pabucu, batona bacı.’’ Uzun Hacı ortada ki parmak, batona bacı da serçe parmağı oluyor...
Hepinizin malumu Avrupa Futbol Şampiyonası çeşitli Avrupa Şehirlerinde devam ediyor son hızla. Daha önce de defalarca söyledik, görsel ve yazılı basında ki arkadaşlarımıza, gaz ile olmuyor bu işler. İtalya Maçından önce gazetelerin başlıklarına bakın ’’Haydi efeler Roma’yı yak da gel vur kır parçala.’’ Ya siz hastasınız ya da biz anlama özürlüyüz...
Bir futbol maçında, hem de Roma’da İtalyanlar ile oynarken Roma’yı niye yakalım arkadaşlar? Biz salak mıyız bu kadar? Gaz verilir de, böyle de olmaz bu işler... Uçakla Roma’ya indiniz, gidin adamlara ’’Oğlum biz Roma’yı yakmaya geldik hem de çıra gibi. Yanımızda benzin gaz yağı, çıra, odun, bilumum aleteler var.’’ deyin, deyin de adamlarda, hem kıçıyla gülsün, hem de ’’Saf mısınız salak mısınız, sadece bir futbol maçı yapacağız ne bu havalar?’’ desinler...
Televizyonlara bakın o da başka bir alem. Mehter Marşı ile millilere ve halka güya hem moral hem de gaz vermeye çalışıyorlar. Bu işler sahaya terini akıtmakla olur, mehter marşı ile, ya da Dağ Başını Duman almış ile olmaz. Daha önce de defalarca söyledik de anlayan kim?
''ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'den darbe itirafı!''
''ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken yeni dönemde artık ABD'nin 'totaliter' rejimleri askeri güç kullanarak devirmeyi değil muhalifleri destekleyerek 'demokrasi' getirmeyi hedeflediklerini açıkladı. ABD'nin askeri girişimlerini iyi niyetli olarak tanımlayan Blinken 'Bu taktikleri geçmişte denedik. İyi niyetli olsalar da işe yaramadılar.' dedi.'' BASINDAN
Heyoooo! ne mutluyum, ne mutlu... Niye ki ne diye hemen soracaksınız, olsun sorun, ben de cevaplayayım. Türk Siyasi Hayatının seksen yedinci partisi kurulmuş Meral Hanımın başkanlığında... Darısı seksensekizincinin başına... Doksan dört yıllık cumhuriyet tarihinde seksen yedi parti, hem çok da sayılmaz. Ortalama her yıl bir parti kurulmuş cumhuriyetten beri... Keşke yüz seksen, iki yüz seksen, beş yüz seksen olsaydı bu rakam. Demokrasimizin gülleri onlar...
Parti var, parti var. Çay partisi var, kadınların kendi aralarında birbirlerine verdikleri lüks yerlerde partiler var. Parti malı sigaralar var. Parti Sözcüsü var, Parti Gözcüsü var. Parti ile ilgili ne ararsan var bu memlekette, derde devadan gayrı...
Amca dedin mi, baba yarısı derler, dayı dedin mi de anne yarısı derler. Arkan da sağlam bir dayın oldu mu hayatta hiç bir şeyden de korkma derler. Akrabalık ilişkileri içinde dayı, teyze, amca hala önemli bir yer tutar... Dayılar pek bir sever yeğenlerini, yeğenler de dayılarını haliyle... Dayı ile yeğeni arasında fazla yaş farkı da yoksa ağabey kardeş gibidirler dayı ile yeğen...
Argo da sözü edilen dayılık ise toplumca hoş karşılanmayan, akrabalık ile ilgisi olmayan kaba bir davranış kalıbıdır... Son günlerde milli takım da yaşanan olayları hepiniz duydunuz ve gördünüz... Toplumda kilit noktalarda önemli görevlerde sorumluluk alan insanların hiç yapmaması gereken hareketleri, milli takımlar baş sorumlusu Hocamız maalesef sergiledi... İnsan haliyle üzülüyor. Bulunulan makam gerçekten çok önemli... Sorumluluk sahibi insanların böyle davranması asla beklenmez. Netice de milli takımda ki görevine son verilmiştir Hocanın... Bence de yapılması gereken buydu... Galatasaray taraftarı bile olsam bu hareketleri tasvip etmemize imkan yok...
Gıybet, dedikodu, aman da aman bizden uzak olsun. Dedikodu yapanlarda bizden uzak olsunlar, bu saatten sonra onlarla uğraşamam. Komşumuz İsmail Bey ile Süleyman Beyin alacak verecek davasından apartmanın bahçesinde kavga ettiklerini kimselere söylemeyeceğim billahi...
Ne kötü bir olaydır bu dedikodu ve gıybet. Benim arkamdan da ’’Hamza bey şöyle Hamza bey böyle diye bir şeyler söylüyorlarmış, kulaklarıma geliyor.’’ Kulaklarıma gelse de ben yine de kulaklarımı tıkıyorum, duymamazlıktan geliyorum.
Yedinci Kattaki Ayşegül Hanım ile Nermin hanımlarda bir konken partisi sırasında birbirleri ile kavga etmişler, mesele de ne ’’Yok sen oyunda hile yaptın kağıt çaldın muhabbeti, olur canım, olur oyun bu ne olacak ki birbirinizin kalbini kırmaya değer mi hiç, değil mi ama?’’ Hayır yani böyle şeyler yapıyorsunuz ben de duyuyorum, içimde kalsa çatlarım patlarım billahi, sonrada bana Hamza bey dedikodu yapıyor diyorlar... Alakası yok billahi... Ne dedikodusu, hiç işim olmadı dedikodu ile bundan sonrada olmaz...
Sabah genellikle erken kalkarım. Altı oldu mu, ben de uyku muyku kalmaz. Hep de sağ tarafıma yattığım için, uyandığım zaman gördüğüm ilk şey bembeyaz badanalı bir duvardır. Beyazda favori renklerimdendir. Beyaz temizliği, masumluğu, düzenliliği çağrışım yaptırır bana...
Bir pazar günü, yine erkenden kalktım, daha doğrusu tam kalkıyordum ki; o da ne? O bembeyaz duvarda kara bir delik... Allah Allah, bu ne ya! Bayağı şaşırmıştım... Hanım matkapla mı deldi yoksa tamir mamir yaparken mi? Kim bilir? Bizim evin ustası hanımdır, ben bir tek sigortalar attığı zaman tel takıyordum eskiden, şimdi o da kalktı, şalteri kaldırıyorsun yanıyor lambalar... Evrende ki galaksileri yutan kara delikleri biliyoruz da bu da neyin nesi ola ki? Bu kara delikte beni mi yutacak yoksa?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!