''Yok artık! 16 milyon Amerikalı buna inanıyor''
''ABD Süt Ürünleri İnovasyon Merkezi tarafından yapılan araştırmaya göre 16 milyon Amerikalı, kahverengi inekleri sağınca çikolatalı süt çıkacağına inanıyor.'' BASINDAN
Gazete haberini görünce önce ben de inanamadım, mutlaka aranızda bu habere denk gelenlerde vardır, tahmin ediyorum onlarda benim, sizin yaşadığınız şaşkınlığı geçirmişlerdir. Böyle saçma sapan bir olaya inanan, hem de şu an da dünyanın en gelişmiş ülkesi diye düşündüğümüz Amerika Birleşik Devletleri sınırları içinde 16 milyon insan var... Nereden bakarsanız bakın bu Amerika nüfusunun yaklaşık yüzde beşine denk geliyor...
''İngiltere'de başbakanlık ofisinden yapılan açıklamada yalnızlıktan sorumlu bir bakanlığın kurulduğu açıklandı.''
''Muhafazakar Parti'den milletvekili Tracey Crouch'un yalnızlık bakanı olarak atanacağı belirtildi.'' BASINDAN
''Yalnızlık paylaşılmaz paylaşılsa yalnızlık olmaz.'' demiş şair Özdemir Asaf... Yalnızlık Allah'a mahsustur, da derler... Demek ki yüce yaratıcı insanın ya da başka bir canlının tek başına yaşamasına gönlü razı değil... O neden ile ''Biz insanı bir erkek ve bir dişiden yarattık.'' diye buyuruyor Hucurat Suresinde...
Arkadaşımız eline mikrofonu almış, karadenizin şirin bir ilinde insanlara sorular soruyor. Hem ne zor sorular Arkadaşımız dediğimde tanıdık bir isim Pakize Suda ablamız. Soru zor bir soru evet kabul ediyorum, ansiklopedilerden yardım almadam cevaplanamaz kanımca aynen şöyle''Türkiye hangi yarım kürede'' Arkadaşların cevapları çok enteresan.''Valla bilmiyorum coğrafyam zayıftır hep ikmale kalırdım ben'' bir başkası''Güney yarımküre'' bir diğeri''Asya kıtasında'' ben de isyan ediyor ve içimden yuh yuh yuh diyorum. Sorulan soruyu cevaplamayıp şaşırtma cevaplar veren de var.''Efendim otuzaltı ile kırkiki kuzey paralelleri ile bilmem kaç ile bilmem kaç doğu meridiyenleri arasında yavaş yavaş seyretmektedir'' Ya kardeşim sana onu mu soruyor. Bana da televizyon başında nerede ise kafa yedirteceksiniz Allahaşkına yapmayın bunları...
Gazeteci arkadaşlara sesleniyorum insanlara böyle zor sorular sormayın lütfen. Adını soyadını sorun, başkentimiz neresi onu sorun, çocuklarının isimlerini, ana babasının isimlerini, mahallesinin adını sorun. Cevaplar da müthiş, bana müthiş bir yazı malzemesi çıkardı arkadaşlar. yine bir bayan''Bir tarafı anadolu, bir tarafı avrupa'' değişik cevaplar''yarım kürede miymiş, vah vah benden habersiz küreyede girmiş demek ki'' yurdum insanı cevaplarda harikalar yaratıyor''Başka birşey sor abla ya oraya çalışmadım ben sosyalbilgilerden hep ikmale kalırdım'', insana kafayı yedirten geyik muhabbetleri ve konuşmalar''Ödül ne ödül bilirsen ne veriyorsunuz'' ne vereceğiz ulan kocaman bir öpücük ile yanında eşantiyondan bir afferin hatta çok zorlarsan bir de bravo cok güzel cevap da diyebiliriz...
Yine devam ediyor sorular ve cevaplar''Kameralarla barışık değilim'' başka cevap''Şu anda çok karışık durumlar'' zannedersin ki depremler yer kaymaları olmuş da Türkiye'nin yeri coğrafi olarak değişmiş. Şımarık kız ve erkek cevapları da dolu''Aslında biliyorum da karıştıryorum ondaaaaaaaaan zaaaaar'' sanki amcama ahret sorusu ya da cennet ile cehennemin yerini soruyorlar.''Türkiyeeeeeeee hmmm neresi ki orası...
Her dini bayramlarda mutlaka yetkililerce seyahate çıkan insanlar, aman hız limitlerine dikkat edin, emniyet kemerlerinizi mutlaka takın diye defalarca uyarılıyor. Buna rağmen her bayramda aynı çirkinlikleri yaşıyoruz. Kızıyor insan kendi milletinin vurdumduymaz vatandaşlarına, hem de çok kızıyor.
Yaz ayları orman yangınları için dikkat edilmesi gereken aylar. Israrla orman ve piknik alanlarına girip çer çöplerini, şişelerini ortada bırakıyorlar. Sonrasında da yangın çıkıyor... Yüzme bilmedikleri halde illaki serinlemek için deniz ya da göletlerde yüzmeye çalışıyorlar, devamında ise hüsran ve aile faciası... Cahillik böyle bir şey işte.
Defalarca söylüyorlar, kurban keserken hayvanlara eziyet etmeyin diye, ama dinleyen nerdeeee! Sonrada sevap kazandıklarını zannediyor insanlar. Sahte para ile kurban kesmeye kalkıp da sevap kazanacağını zanneden insanlar bile var...
İnsanlar gibi şehirlerde zamanla bırakır kendini... Nerede o güzelim İtfaiye Meydanı ve onun kimi sarhoş kimi ayyaş kimi deli az biraz da akıllı tipleri? Hani nerede Ermeni ayakkabıcı Karabet Usta, çınarın dibinde ki pide fırını, Halıcı Zekinin iş yeri, Bakkal Mehmet Ali Amcamın o küçücük ama sevgi dolu sıcacık dükkanı, Pastacı Hamdi, Metin'in lokantası ''Pakaat diye bağıran tok sesi.'' Pide yaptırmaya gittiğimizde, gizli gizli ilk sigaralarımızı içtiğimiz Dağıstan Pide Kebap Salonu, nerede şimdi?
Troleybüslere binip de gençlik parkında indim mi elimde üç katlı bir sefertası ile tam önünden geçerdim o güzelim itfaiyenin. Sıra sıra kırmızı renkte itfaiye arabaları dururdu... Troleybüs, elektrikli otobüs, üstteki telleri vasıtası ile hareket ederdi, bazen de telden çıkar durur, tel takılınca yine giderdi, Ankara'nın simgesiydi adeta...
Basketbolun yeni yeni o Beyaz Gölge dizisi sayesinde popülerleştiği seneler. Atatürk Kapalı Spor Salonunda yurdumuza yeni yeni gelmiş Amerikalı Sporcular antrenman yaparken biz de onları hayranlıkla izlerdik. Bilmezdik ki kendi ülkeleri Amerika'nın ikinci üçüncü sınıf sporcuları, bir şey zannederdik onları... İlerleyen senelerde daha kalitelileri de geldi, onu da es geçmeyelim...
Ahmet'ini, Ali'sini,
Ölü ya da dirisini,
Kalanların gerisini,
İnsanları seviyorum...
Sıskasını,şişmanını,
İnsanları akıllılar ve aptallar diye ayırmak çok da akıllıca bir iş olmasa gerek. Bizim bilmediğimiz, hiç bir zamanda bilemeyeceğimiz bir sayı, dünyaya şimdiye kadar ne kadar insan gelmiş, bunların kaç tanesi kadın, kaç tanesi erkek? Kaçı aptaldı, kaçı akıllıydı? Bizim aptal zannettiklerimizin bazıları akıllı, akıllı zannettiklerimizin de bazıları aptal ve salak çıktı...
Niye bu sınıflandırma? Belki İstatistik Bilimi açısından gerekliyse de, benim gibi bazılarını da hiç mi hiç ilgilendirmiyor... Hani Nazım Hikmet diyor ya ''Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine.'' Niye beceremiyoruz bir türlü farklılıklarımız ile birbirimizi kabullenmeyi ve kardeşçesine yaşamayı?
Bir Türk olarak, bir Somalili olarak, bir Papua Yeni Gineli olarak, bir Yemenli olarak, bir Aborjin olarak doğmak bizim elimizde değildi ki hiç bir zamanda olmadı, olmayacak. O zaman bizim gibi olmayan bizim milliyetimizde ve dinimizde doğmayan insanın hiç bir günahı yok doğduğu zaman. Ya sonrası? Sonrası yaşadıklarımız ve diğer insanlara yaşattıklarımız ile hayatımızı olgunlaştırıp iyi ya da kötüden yana, bir yöne doğru bizi götürüyor...
Komşumuz Yunanistan'da büyük bir çevre ve insanlık felaketi yaşanıyor. Yüze yakın insan hayatını kaybetti, sayısı bilinmeyen insanda şu an da kayıp... Türkiye destek için yardıma hazır olduğunu Sayın Çipras'a iletti, O da ''Şimdilik ihtiyaç yok.'' deyip teşekkür etti bizim başımızdakilere...
Bizler Müslüman olarak insanlar arasında ırk ve milliyet ayrımı yapmadık, bundan sonra da yapmamalıyız. Geçmişte iki devlet arasında yaşanan husumetler, geçmişte kalsın, sünger çekelim olanların üstüne... Unutmayalım ki geçmişte yaşanan o savaştan sonra her iki ülkeden de üç nesil geçti neredeyse... Yeni gelen nesiller arasında mutlaka iyi insanlar da var, bunu unutmayalım...
''Oh olsun Yunanlılara oh!'' diye bir şeyi aklından geçiren ya da bunu çocuklarına çarpıtarak anlatmaya kalkan varsa, bilsin ki gittiği yol, yol değil... Bizler Dünya'nın neresinde olursa olsun, başına felaket gelen ülkenin resmi dini ne olursa olsun, yardım elimizi uzatmak zorundayız... Bizim ülkemizin başına da bir felaket geldi mi bize Müslüman olmayan ülkelerde yardım etmektedir, aklımızdan çıkartmayalım...
''Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, hayvanlara işkence ederek öldürenlerle ilgili son dönemlerde medyaya yansıyan haberlere dikkat çekerek, 'Yasa hâlâ neyi bekliyor? Bir an önce çıkartın. Hayvanlara işkence eden ve öldürenlere verilen cezaları da arttırın' dedi. Erdoğan hayvanlara işkence yapanlara, 'İnsanlıktan nasibini almamış vicdansızlar' ifadesini kullandı.'' BASINDAN
Zaman zaman hayvanlara eziyet eden bu şerefsizlere basın yayın organlarında rastlıyoruz. Vicdanlı bir insanın asla yapmayacağı, yapamayacağı hareketleri hayvanlara uyguluyorlar... Köpekleri arabalara bağlayıp sürükleyenler. Atları, eşekleri ölesiye sopa ile dövenler. Kedileri suya atıp boğulmalarına sebep olanlar...
Bu tip insanların kişilik bozukluklarının olduğu gün gibi aşikar. Normal ruh haline sahip, sevgi dolu insanlar zaten böyle davranışlarda asla bulunmazlar. Adı üstünde hayvan işte ağzı var dili yok. Dövsen de öldürsen de kendini savunacak bir canlı değil...
’’Öyle bir devim ki ben hakikatte pireyim
Bir delik gösterinde utancımdan gireyim.’’
Necip Fazlı KISAKÜREK
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!